yagmur

listen to the pronunciation of yagmur
التركية - التركية

تعريف yagmur في التركية التركية القاموس.

yağmur
Atmosferdeki su buğusunun yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne düşen yağışın sıvı durumda olanı: "Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu."- M. Ş. Esendal. Çok ve sık düşen, gelen şey. Çokluk, bolluk
yağmur
Atmosferdeki su buğusunun yoğunlaşmasıyla oluşan ve yer yüzüne düşen yağışın sıvı durumda olanı
yağmur
Çokluk, bolluk
yağmur
Çok ve sık düşen, gelen şey
Yağmur
baran
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) GAYS
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) NAZHA
Yağmur
bereket
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) VADK
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) HAYA
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) TAFE
Yağmur
yağış

Yoğun yağış sebebiyle baraj taştı. - Şiddetli yağmur yüzünden baraj kapakları patladı.

Yağmur
(Osmanlı Dönemi) REC'
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) CEYA'
Yağmur
rahmet
yağmur bombası
Kurak mevsimlerde atmosferde yağmur bulutlarının oluşmasını hızlandırsın diye atılan bomba
yağmur borusu
Binalarda yağmur suyunun kanalizasyona aktarılmasını sağlayan boru
yağmur bulutu
Atmosferde nem yüklü bulutlar
yağmur duası
Kuraklık zamanlarında yağmur yağması için halkın topluca Tanrı'ya yakarması
yağmur kapanı
Meyilli alanlarda plastik örtüler, asfaltlanmış kaneviçe, galvanizli saç, asfalt ve daha birçok benzeri maddelerle kaplanarak, yağmur sularının toplanıp depo edildiği ve hayvanların içme suyu ihtiyaçlarının karşılandığı basit su toplama düzeni
yağmur kuşağı
Ekvator'un kuzeyindeki bol yağmur alan bölge
yağmur kuşu
Yağmur kuşugillerden, bataklık ve su kenarlarında yaşayan, kısa boyunlu, kabarık ve kısa gagalı, ayakları üç parmaklı, küçük bir kuş, altın yağmurcun (Charadrius fluvialis)
yağmur kuşugiller
Yağmur kuşu, kız kuşu gibi türleri içine alan, ince bacaklı, sivri kanatlı kuşlar familyası
yağmur mevsimi
Yağmurun bol yağdığı mevsim
yağmur ormanları
Bol yağmurların düştüğü ormanlık alan
yağmur suyu
Yağmur
التركية - الإنجليزية

تعريف yagmur في التركية الإنجليزية القاموس.

yağmur
rain

The rain lasted a week. - Yağmur bir hafta sürdü.

The meeting was canceled because of the rain. - Yağmur nedeniyle toplantı iptal edildi.

yağmur
hail

The mafia boss was killed in a hail of machine gun fire. - Mafya babası makineli tüfek ateşi yağmurunda öldürüldü.

The street fight was interrupted with a hail of gunfire. - Sokak kavgası, silah ateşi yağmuru ile kesildi.

yağmur
pluvial
yağmur
deluge

The teacher was deluged with questions. - Öğretmen soru yağmuruna tutuldu.

yağmur
waterworks
yağmur
hailstorm
yağmur
rain; barrage
yağmur
barrage
yağmur
pluvious
yağmur
naga
yağmur
the wet
yağmur
stream
yağmur
rain fall
yağmur
volley
yağmur
it is raining
yağmur
wet

The sidewalks were wet after the rain. - Yağmurdan sonra kaldırımlar ıslaktı.

I'm completely wet because of the heavy rain. Will you come and pick me up with your car? - Sağanak yağmur nedeniyle tamamen ıslandım. Arabanla gelip beni alır mısın?

yağmur yağmak
rain

It's about to rain; bring in the clothes. - Yağmur yağmak üzere; giysileri getir.

It has been raining for two days. - İki gündür yağmur yağmaktadır.

yağmur damlası
rain drop
yağmur tanesi
A drop of rain
Yağmur yağarken küpünü doldur
Make hay while the sun shines
yağmur alan taraf
weather side
yağmur borusu
downspout
yağmur boşanmak
for rain suddenly to come bucketing down
yağmur bulutu
nimbus
yağmur bulutu
storm cloud
yağmur bulutu
nimbus cloud
yağmur damlası
raindrop

Now the first raindrops are already falling. - Şimdi ilk yağmur damlası düşüyor.

A raindrop splashed on her cheek. - Bir yağmur damlası onu yanağına sıçradı.

yağmur deresi
eaves trough
yağmur duası ritual prayer
for rain (said during a drought)
yağmur efekti
drencher
yağmur fırtınası
rainstorm

We got caught in a rainstorm. - Bir yağmur fırtınasında yakalandık.

I got caught in a rainstorm. - Bir yağmur fırtınasında yakalandım.

yağmur geçirmez
rainproof

This coat is rainproof. - Bu palto yağmur geçirmez.

yağmur gibi
fast and thickly
yağmur haslığı
fastness to rain
yağmur kervan çulluğu
(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: çullukgiller) whimbrel
yağmur mevsimi
rainy season

The rainy season begins towards the end of June. - Yağmur mevsimi haziran sonuna doğru başlar.

I wonder if the rainy season isn't coming soon. - Yağmur mevsiminin yakında gelip gelmeyeceğini merak ediyorum.

yağmur mevsimi
rains
yağmur miktarını artırma
rainmaking
yağmur olsa kimsenin tarlasına düşmez/yağmaz
(Konuşma Dili) He won't lift a finger to help anybody
yağmur ormanı
rain forest

We hiked through a tropical rain forest when we visited Brazil. - Brezilya'yı ziyaret ettiğimizde bir tropikal yağmur ormanını gezdik.

yağmur seli
freshet
yağmur sularını ayıran dağ sırası
divide
yağmur suyu
rainwater

Last month, we collected five liters of rainwater. - Geçen ay beş litre yağmur suyu topladık.

This house has a rainwater collection system. - Bu evin yağmur suyu toplama sistemi var.

yağmur suyu
rain water
yağmur suyunun oluşturduğu kanal
ditch
yağmur yazıcısı
recording rain gauge
yağmur yağacak gibi
watery
yağmur yağacak gibi hava
watery sky
yağmur yağacağa benziyor
there is a threat of rain
yağmur yağarken küpünü doldurmak
to make hay while the sun shines
yağmur yağdıran büyücü
rainmaker
yağmur yağmak
to rain
yağmur yağmazsa
if the rain keeps off
yağmur yağıyor
It's raining
yağmur yağıyor
It rains
yağmur yemek
to get wet in the rain
yağmur çiseliyor
it is misting
yapay olarak yağmur yağdırma
rainmaking
kısa süreli yağmur
shower
şiddetli yağmur
pour

It was pouring rain all morning long. - Sabah saatlerinde şiddetli yağmur yağıyordu.

It poured for three days. - Üç gün şiddetli yağmur yağdı.

siyah yağmur
(Çevre) black rain
ince yağan yağmur
fine rain
sağanak yağmur
rain showers
sağnak yağmur
pouring rain
şiddetli yağmur
cloudburst
ara sıra yağmur yağan
showery
bardaktan boşanırcasına yağan yağmur
pelting rain
bardaktan boşanırcasına yağmur yağmak
to rain cats and dogs, to rain buckets, to bucket (down), to teem
bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor
It is raining cats and dogs
erik yağmur
(Meteoroloji) plum rains
güneşli havada yağan yağmur
sun shower
hafif yağmur
shower
hafif yağmur
thin rain
karla karışık yağmur
sleet
kuvvetle vurmak (yağmur)
slash against
kuvvetle vurmak (yağmur)
slash across
sağanak yağmur
curtain of rain
senelik yağmur
annual rainfall
suni yağmur
artificial rain
tropik yağmur ormanları
tropical rain forest
yağmurlar
rains

The rains came in torrents. - Yağmurlar sel olarak geldi.

A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation. - Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.

yerel yağmur
convectional rain
yerel yağmur
convectional rein
yıllık yağmur
annual rainfall
çiseleyen yağmur
drizzle
şiddetli ve ani yağmur
waterspout
şiddetli yağmur
driving rain
şiddetli yağmur
heavy rain

The heavy rain prevented us from going fishing. - Şiddetli yağmur balık tutmaya gitmemizi engelledi.

As you know, we were late due to the heavy rain. - Bildiğiniz gibi, şiddetli yağmurun sonucu olarak geç kaldık.

şiddetli yağmur
downpour
yagmur
المفضلات