yabancılar

listen to the pronunciation of yabancılar
التركية - الإنجليزية
foreigners

Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand. - Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.

Foreigners astound me. - Yabancılar beni şaşırtır.

strangers

A dog barks at strangers. - Bir köpek yabancılara havlar.

A dog will bark at strangers. - Bir köpek yabancılara havlar.

yabancı
stranger

A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else. - Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.

A dog barks at strangers. - Bir köpek yabancılara havlar.

yabancı
foreigner

Don't poke fun at foreigners. - Yabancılarla alay etme.

A foreigner? And where are you from? - Yabancı mısın? Nerelisiniz?

yabancı
foreign

Don't poke fun at foreigners. - Yabancılarla alay etme.

It's hard to learn a foreign language. - Yabancı dil öğrenmek zordur.

yabancı
{s} strange

The man was a total stranger. - Adam tam bir yabancıydı.

I'm a stranger in these parts. - Buralarda bir yabancıyım.

yabancılar şubesi
foreign branches
Yabancılar dairesi
home office
yabancılar polisi
aliens police
yabancılar yasası
(Hukuk) alien's law
yabancı
unknown
yabancı
{i} alien

Earthlings became under alien surveillance that prevented a major war. - Dünyalılar yabancı gözetim altına girdi ve büyük bir savaşı engelledi.

The Earth is under attack by alien invaders. - Dünya yabancı işgalciler tarafından saldırı altında.

yabancı
exterior
yabancı
offshore
yabancı
peregrine
yabancı
unfamiliar

Being unfamiliar with foreign languages, you'll never be able to understand the foreigner's silence. - Yabancı dillerle yabancı olursan, yabancının sessizliğini asla anlayamazsın.

Tom was threatened with a knife on the street at night by an unfamiliar man and robbed of his money. - Tom bir yabancı adam tarafından sokakta gece bıçakla tehdit edildi ve parası soyuldu.

yabancı
the stranger
yabancı
gringo
yabancı
(Hukuk) foreigner, alien
yabancı
outsider

I feel like an outsider. - Kendimi bir yabancı gibi hissediyorum.

You're not exactly an outsider. - Sen tam olarak bir yabancı değilsin.

yabancı
outlandish
yabancı
exotic
yabancı
strange, exotic; foreign, alien; stranger; foreigner ecnebi
yabancı
xeno

They tried to hide their xenophobia. - Onlar yabancı düşmanlıklarını saklamaya çalıştılar.

I'm not a xenophobe, because I also hate my own ethnic group. - Ben yabancı düşmanı değilim çünkü kendi etnik grubumdan da nefret ediyorum.

yabancı
tramontane
yabancı
stranger; foreigner, alien
yabancı
foreign, alien
yabancı
gook
yabancı
unfamiliar, strange
yabancı
unco
yabancı
extraneous
yabancı
wog
yabancı
nonresident
yabancı
barbarous
yabancı
external
yabancı
wop
yabancı
barbarian
التركية - التركية

تعريف yabancılar في التركية التركية القاموس.

Yabancı
il
Yabancı
elgin
Yabancı
el
Yabancı
çıtak
Yabancı
bigane
Yabancı
yad
Yabancı
(Osmanlı Dönemi) ACEMÎ
Yabancı
oba
yabancı
Belli bir yere veya kimseye özgü olmayan
yabancı
Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge: "Ben, yabancı bir adam, neme lazım, hiç sesimi çıkarmadım."- M. Ş. Esendal
yabancı
Tanınmayan, bilinmeyen
yabancı
Tanınmayan, bilinmeyen: "Yabancı müşteri giremezdi kapısından
yabancı
Bir konuda bilgisi, tecrübesi olmayan
yabancı
Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge
yabancı
Başka bir milletten olan, başka bir milletle ilgili olan (kimse), bigâne, ecnebi: "Bu toprak bizimdir, içinde yabancının işi yok."- R. E. Ünaydın
yabancı
Bir konuda bilgisi, deneyimi olmayan
yabancı
Başka bir milletten olan, başka bir milletle ilgili olan (kimse), bigâne, ecnebi
yabancı
Aynı türden, aynı çeşitten olmayan
yabancı
Gelenler hep edebiyat adamlarıydı."- Y. Z. Ortaç
yabancılar
المفضلات