The man was a total stranger.
- Adam tam bir yabancıydı.
A dog barks at strangers.
- Bir köpek yabancılara havlar.
Being a foreigner, I couldn't catch on to the joke.
- Ben bir yabancı olduğum için, şakayı anlayamadım.
Foreigners astound me.
- Yabancılar beni şaşırtır.
It's hard to learn a foreign language.
- Yabancı dil öğrenmek zordur.
Don't poke fun at foreigners.
- Yabancılarla alay etme.
A dog barks at strangers.
- Bir köpek yabancılara havlar.
A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
- Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
Alienation is a common theme of twentieth-century literature.
- Yabancılaşma yirminci yüzyıl edebiyatının ortak bir teması.
Earthlings became under alien surveillance that prevented a major war.
- Dünyalılar yabancı gözetim altına girdi ve büyük bir savaşı engelledi.
The voice on the phone was unfamiliar to me.
- Telefondaki ses bana yabancıydı.
On the street at night, Tom was threatened by an unfamiliar man with a knife and robbed of his money.
- Gece sokakta, Tom bıçaklı yabancı bir adam tarafından tehdit edildi ve parasını soydular.
Outsiders make Tom nervous.
- Yabancılar Tom'u geriyor.
I feel like an outsider.
- Kendimi bir yabancı gibi hissediyorum.
I'm not a xenophobe, because I also hate my own ethnic group.
- Ben yabancı düşmanı değilim çünkü kendi etnik grubumdan da nefret ediyorum.
They tried to hide their xenophobia.
- Onlar yabancı düşmanlıklarını saklamaya çalıştılar.