yabancılaş

listen to the pronunciation of yabancılaş
التركية - الإنجليزية
{f} alienating
alienated
yabancı
stranger

The man was a total stranger. - Adam tam bir yabancıydı.

I'm a stranger in these parts. - Buralarda bir yabancıyım.

yabancı
foreigner

A foreigner? And where are you from? - Yabancı mısın? Nerelisiniz?

Foreigners astound me. - Yabancılar beni şaşırtır.

yabancı
foreign

It's hard to learn a foreign language. - Yabancı dil öğrenmek zordur.

Don't poke fun at foreigners. - Yabancılarla alay etme.

yabancı
{s} strange

The man was a total stranger. - Adam tam bir yabancıydı.

I'm a stranger in these parts. - Buralarda bir yabancıyım.

yabancı
unknown
yabancı
{i} alien

Earthlings became under alien surveillance that prevented a major war. - Dünyalılar yabancı gözetim altına girdi ve büyük bir savaşı engelledi.

The Earth is under attack by alien invaders. - Dünya yabancı işgalciler tarafından saldırı altında.

yabancı
exterior
yabancı
offshore
yabancı
peregrine
yabancı
unfamiliar

The voice on the phone was unfamiliar to me. - Telefondaki ses bana yabancıydı.

I'm unfamiliar with that term. - Ben bu terime yabancıyım.

yabancı
the stranger
yabancı
gringo
yabancı
(Hukuk) foreigner, alien
yabancı
outsider

Tom will always be an outsider. - Tom her zaman bir yabancı olacak.

You're not exactly an outsider. - Sen tam olarak bir yabancı değilsin.

yabancı
outlandish
yabancı
exotic
yabancı
strange, exotic; foreign, alien; stranger; foreigner ecnebi
yabancı
xeno

Xenophobia is a widespread attitude in ghettos. - Yabancı düşmanlığı gettolarda yaygın bir tutumdur.

They tried to hide their xenophobia. - Onlar yabancı düşmanlıklarını saklamaya çalıştılar.

yabancı
tramontane
yabancı
stranger; foreigner, alien
yabancı
foreign, alien
yabancı
gook
yabancı
unfamiliar, strange
yabancı
unco
yabancı
extraneous
yabancı
wog
yabancı
nonresident
yabancı
barbarous
yabancı
external
yabancı
wop
yabancı
barbarian
التركية - التركية

تعريف yabancılaş في التركية التركية القاموس.

Yabancı
il
Yabancı
elgin
Yabancı
el
Yabancı
çıtak
Yabancı
bigane
Yabancı
yad
Yabancı
(Osmanlı Dönemi) ACEMÎ
Yabancı
oba
yabancı
Belli bir yere veya kimseye özgü olmayan
yabancı
Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge: "Ben, yabancı bir adam, neme lazım, hiç sesimi çıkarmadım."- M. Ş. Esendal
yabancı
Tanınmayan, bilinmeyen
yabancı
Tanınmayan, bilinmeyen: "Yabancı müşteri giremezdi kapısından
yabancı
Bir konuda bilgisi, tecrübesi olmayan
yabancı
Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge
yabancı
Başka bir milletten olan, başka bir milletle ilgili olan (kimse), bigâne, ecnebi: "Bu toprak bizimdir, içinde yabancının işi yok."- R. E. Ünaydın
yabancı
Bir konuda bilgisi, deneyimi olmayan
yabancı
Başka bir milletten olan, başka bir milletle ilgili olan (kimse), bigâne, ecnebi
yabancı
Aynı türden, aynı çeşitten olmayan
yabancı
Gelenler hep edebiyat adamlarıydı."- Y. Z. Ortaç
yabancılaş
المفضلات