He has a son of your age.
- Senin yaşında bir oğlu var.
His niece is attractive and mature for her age.
- Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.
I used to wet the bed when I was small, but I grew out of it by the time I was seven.
- Küçükken yatağımı ıslatırdım fakat yedi yaşına gelmeden önce vazgeçtim.
Tom's eyes were wet with tears.
- Tom'un gözleri göz yaşları yüzünden ıslaktı.
Sam is two years younger than Tom.
- Sam Tom'dan iki yaş küçük.
My father is only fifteen years old.
- Benim babam sadece on beş yaşında.
Fish like carp and trout live in fresh water.
- Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşamaktadır.
Take a fresh look at your lifestyle.
- Yaşam tarzınıza dikkatle bir göz atın.
The older you get, the more difficult it becomes to learn a new language.
- Ne kadar yaşlanırsan, yeni bir dili öğrenmek o kadar zor olur.
Older people are often afraid of trying new things.
- Yaşlı insanlar sık sık yeni şeyleri denemekten korkarlar.
She is five years younger than me.
- O, benden beş yaş küçük.
Sam is two years younger than Tom.
- Sam Tom'dan iki yaş küçük.
My mother looked at me with tears in her eyes.
- Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
Tears came to my eyes.
- Gözlerimden yaşlar geldi.
The best time of life is when we are young.
- Yaşamın en iyi zamanı genç olduğumuz zamandır.
The best time of life is when you are young.
- Yaşamın en iyi zamanı genç olduğun zamandır.