I respect the elderly.
- Yaşlılara saygı duyarım.
The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him.
- Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.
Layla and Sami have both aged up.
- Leyla ve Sami'nin ikisi de yaşlıdırlar.
We should be kind to the aged.
- Yaşlılara karşı nazik olmalıyız.
Mom is older than Dad.
- Annem babamdan daha yaşlı.
Yumi Ishiyama is the oldest member of Team Lyoko.
- Yumi Ishiyama, Lyoko takımının en yaşlı üyesidir.
The old man lives by himself.
- Yaşlı adam tek başına yaşıyor.
The old man caught a big fish.
- Yaşlı adam büyük bir balık yakaladı.
They say that I'm an old woman.
- Onlar benim yaşlı bir kadın olduğumu söylüyorlar.
She walked with her head down like an old woman.
- O, yaşlı bir kadın gibi başını eğip yürüdü.
You must be polite to your elders.
- Yaşlılarınıza karşı kibar olmalısınız.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
Old-timers might argue the Internet was freest during the Usenet days.
- Yaşlılar, Usenet günlerinde internetin daha özgür olduğunu iddia edebilirler.
She gave her seat to a senior citizen.
- Yaşlı birine yerini verdi.
You must respect senior citizens.
- Yaşlı vatandaşlara saygı göstermelisin.
You must respect senior citizens.
- Yaşlı vatandaşlara saygı göstermelisin.
She gave her seat to a senior citizen.
- Yaşlı birine yerini verdi.