The elderly man takes strong drugs for his heart.
- Yaşlı adam kalbi için güçlü ilaçlar alıyor.
Tom gave his seat to an elderly lady.
- Tom yaşlı bir bayana koltuğunu verdi.
The organization is concerned with the welfare of the aged.
- Organizasyon yaşlıların refahı ile ilgilidir.
The middle aged man was charged with assault.
- Orta yaşlı adam tecavüz ile suçlandı.
Yumi Ishiyama is the oldest member of Team Lyoko.
- Yumi Ishiyama, Lyoko takımının en yaşlı üyesidir.
Mom is older than Dad.
- Annem babamdan daha yaşlı.
The old man lives alone.
- Yaşlı adam yalnız yaşıyor.
The old man lives by himself.
- Yaşlı adam tek başına yaşıyor.
Who is that old woman?
- O yaşlı kadın kimdir?
She walked with her head down like an old woman.
- O, yaşlı bir kadın gibi başını eğip yürüdü.
The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him.
- Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
Old-timers might argue the Internet was freest during the Usenet days.
- Yaşlılar, Usenet günlerinde internetin daha özgür olduğunu iddia edebilirler.
Tickets are $5 for adults, and $2 for senior citizens and children.
- Biletler yetişkinler için 5 dolar ve yaşlılarla çocuklar için 2 dolardır.
She gave her seat to a senior citizen.
- Yaşlı birine yerini verdi.
She gave her seat to a senior citizen.
- Yaşlı birine yerini verdi.
The senior citizens' spirits were high in spite of the bad weather.
- Yaşlıların ruhları kötü havaya rağmen yüksekti.