Meerkats live in Africa.
- Mirketler Afrika'da yaşar.
Nobody lives in this house.
- Bu evde hiç kimse yaşamıyor.
No living thing could live without air.
- Yaşayan hiçbir şey havasız yaşayamazdı.
I have an uncle who lives in Kyoto.
- Kyoto'da yaşayan bir amcam var.
When Tom was a kid, he became obsessed with the girl who lived across the street from him.
- Tom çocukken, onun karşısındaki caddede yaşayan kıza saplantılı oldu.
He despised those who lived on welfare.
- Refah içinde yaşayan insanları küçümsedi.
She is used to living alone.
- Yalnız yaşamaya alışkın.
I like living with you.
- Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.
No living thing could live without air.
- Yaşayan hiçbir şey havasız yaşayamazdı.
The number of the living was smaller than that of the dead.
- Yaşayanların sayısı ölülerinkinden daha azdı.
The new road will benefit the people living in the hills.
- Yeni yolun tepede yaşayan insanlara faydası olacaktır.
Tímea is a Hungarian living in Poland.
- Tímea, Polonya'da yaşayan bir Macardır.
Long live the brotherhood of all peoples.
- Yaşasın tüm halkların kardeşliği.
Long live the Tatoeba Project!
- Çok yaşa Tatoeba Projesi!
Hurray! I have found it!
- Yaşasın! Ben onu buldum!
Do you know where Miss Hudson lives?
- Bayan Hudson'un nerede yaşadığını biliyor musunuz?
We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
- Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.
Indians inhabited this district.
- Yerliler bu bölgede yaşadılar.
The region has never been inhabited by people.
- Bölgede insanlar hiç yaşamadı.
Elephants are the largest land animals alive today.
- Filler bugün yaşayan en büyük kara hayvanlarıdır.
Carl is the tallest man alive.
- Yaşayan en uzun adam Carl'dır.