All houses are supposed to be habitable.
- Tüm evlerin yaşanabilir olması gerekiyor.
European scientists have discovered a potentially habitable planet orbiting Proxima Centauri, the closest star to our solar system.
- Avrupalı bilim adamları, güneş sistemimize en yakın yıldız olan Proxima Centauri'nin çevresinde dolanan potansiyel olarak yaşanabilir bir gezegen keşfettiler.
After working hard all the weekend, finally we have a livable apartment!
- Tüm hafta sonu sıkı çalıştıktan sonra, nihayet yaşanabilir bir daireye sahibiz.
Gerhard Schroeder is the first German chancellor not to have lived through World War II.
- Gerhard Schröder, II. Dünya Savaşı boyunca yaşamayan ilk şansölyedir.
Nobody lives in this house.
- Bu evde hiç kimse yaşamıyor.
She is used to living alone.
- Yalnız yaşamaya alışkın.
I like living with you.
- Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.
Long live the brotherhood of all peoples.
- Yaşasın tüm halkların kardeşliği.
Long live the Soviet Union!
- Çok yaşa Sovyetler Birliği!
Hurray! I have found it!
- Yaşasın! Ben onu buldum!
Did you know that some foxes lived on this mountain?
- Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun?
Do you know where Miss Hudson lives?
- Bayan Hudson'un nerede yaşadığını biliyor musunuz?
Animals inhabit the forest.
- Hayvanlar ormanda yaşar.
The region has never been inhabited by people.
- Bölgede insanlar hiç yaşamadı.