She asked him where he lived.
- O, ona nerede yaşadığını sordu.
He asked her where she lived.
- O, ona nerede yaşadığını sordu.
Mike has a friend who lives in Chicago.
- Mike'ın Şikago'da yaşayan bir arkadaşı var.
Nobody lives in this house.
- Bu evde hiç kimse yaşamıyor.
I like living with you.
- Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.
I think that our living together has influenced your habits.
- Sanırım birlikte yaşamamız senin alışkanlıklarını etkiledi.
Long live the brotherhood of all peoples.
- Yaşasın tüm halkların kardeşliği.
Long live the Tatoeba Project!
- Çok yaşa Tatoeba Projesi!
Hurray! I have found it!
- Yaşasın! Ben onu buldum!
They don't know what difficulties Tom went through in his youth.
- Onlar, Tom'un gençliğinde hangi zorlukları yaşadığını bilmiyorlar.
We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
- Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.
Indians inhabited this district.
- Yerliler bu bölgede yaşadılar.
Animals inhabit the forest.
- Hayvanlar ormanda yaşar.