yağmurda

listen to the pronunciation of yağmurda
التركية - الإنجليزية

تعريف yağmurda في التركية الإنجليزية القاموس.

yağmur
rain

The meeting was canceled because of the rain. - Yağmur nedeniyle toplantı iptal edildi.

I called a cab, because it was raining. - Bir taksi çağırdım çünkü yağmur yağıyordu.

yağmur
hail

The street fight was interrupted with a hail of gunfire. - Sokak kavgası, silah ateşi yağmuru ile kesildi.

The mafia boss was killed in a hail of machine gun fire. - Mafya babası makineli tüfek ateşi yağmurunda öldürüldü.

yağmur
naga
yağmur
the wet
yağmur
{s} pluvial
yağmur
{i} waterworks
yağmur
stream
yağmur
rain fall
yağmur
{s} pluvious
yağmur
{i} hailstorm
yağmur
volley
yağmur
it is raining
yağmur
wet

He was wet to the skin from the rain. - Yağmurdan iliklerine kadar ıslandı.

The road was wet from the rain. - Yol yağmurdan ıslaktı.

yağmur
deluge

The teacher was deluged with questions. - Öğretmen soru yağmuruna tutuldu.

yağmur
rain; barrage
yağmur
barrage
التركية - التركية

تعريف yağmurda في التركية التركية القاموس.

yağmur
Atmosferdeki su buğusunun yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne düşen yağışın sıvı durumda olanı: "Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu."- M. Ş. Esendal. Çok ve sık düşen, gelen şey. Çokluk, bolluk
Yağmur
baran
abanın kadri yağmurda bilinir
(deyim) Her şeyin bir değeri vardır. Bir şeyin gerçek değeri (kadri) ise, ona gerçekten ihtiyaç duyulduğu zaman ortaya çıkar
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) GAYS
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) NAZHA
Yağmur
bereket
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) VADK
Yağmur
yağmur suyu
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) HAYA
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) TAFE
Yağmur
yağış

Yoğun yağış sebebiyle baraj taştı. - Şiddetli yağmur yüzünden baraj kapakları patladı.

Yağmur
(Osmanlı Dönemi) REC'
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) CEYA'
Yağmur
rahmet
yağmur
Atmosferdeki su buğusunun yoğunlaşmasıyla oluşan ve yer yüzüne düşen yağışın sıvı durumda olanı
yağmur
Çokluk, bolluk
yağmur
Çok ve sık düşen, gelen şey
yağmurda
المفضلات