yıkım

listen to the pronunciation of yıkım
التركية - الإنجليزية
destruction

The war brought about death and destruction in the city. - Savaş kente ölüm ve yıkım getirdi.

They caused an untold amount of death and destruction. - Onlar söylenemeyecek miktarda ölüm ve yıkıma neden oldular.

ravage
devastation

The devastation in Kobe was as terrible as I had imagined. - Kobe'nin yıkımı sandığım kadar kötüydü.

The devastation in Kobe was as terrible as I had imagined. - Kobe'nin yıkımı düşündüğüm kadar kötüydü.

demolishment
(Biyokimya,Gıda) catabolism
subversion
(Denizbilim) catabolic
(Denizbilim,Gıda) katabolism
rack
implosion

patlatıcı kullanarak yıkım.

demolition; destruction; ruin; havoc
damnation
demolition

Well over three thousand people signed to prevent the demolition of this historic building. - Bu tarihi binanın yıkımını önlemek için üç binin oldukça üzerinde kişi imza attı.

This was the first time Tom had ever seen a demolition derby. - Bu Tom'un şimdiye kadar gördüğü ilk yıkım derbiydi.

death

They caused an untold amount of death and destruction. - Onlar söylenemeyecek miktarda ölüm ve yıkıma neden oldular.

The war brought about death and destruction in the city. - Savaş kente ölüm ve yıkım getirdi.

wrecking
havoc
undoing
bane
debacle
ruin

He led me to financial ruin. - O beni mali yıkıma götürdü.

The war brought ruin to the country. - Savaş ülkeye yıkım getirdi.

disaster; catastrophe
cropper
blight
demolishing, wrecking; destroying, destruction; ruining, ruin
disaster
bad
catastrophe
collapse
rack and ruin
depredation
yıkım işi
demolition work
yıkım getiren
internecene
yıkım izni
(İnşaat) demolition permit
yıkım maliyeti
(Ticaret) demolition cost
yıkım patlatması
(İnşaat) demolition blast
yıkım ruhsatı
demolition permit
yıkım ürünü
(Biyokimya) catabolite
yıkım şirketi
wrecking company
biyolojik yıkım
(Gıda) biodegradation
sinirsel yıkım
nervous breakdown
ekonomik yıkım
(Ticaret) economic destruction
istemli yıkım
willed destruction
toplumsal yıkım
social devastation
topyekun yıkım
total destruction
التركية - التركية
Yıkma işi
Yok olmaya sebep olabilecek şey, büyük zarar, felâket
Katabolizma
Yıkmak işi
Yadımlama
Yok olmaya sebep olabilecek şey, büyük zarar, felaket: "Evin içinde günlük kokusu, papaz uluması bizim için yıkımdır."- H. R. Gürpınar
yıkım olmak
Büyük zarara yol açmak
yıkım
المفضلات