He must be a good walker to have walked such a long distance.
- Böylesine uzun bir mesafeyi yürüdüğü için iyi bir yürüyüşçü olmalı.
Walkers are commonly called witch's tanks.
- Yürüyüşçülere çoğunlukla cadının tankları denilmektedir.
I watched John and Mary walking hand in hand.
- John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
I take a walk every morning.
- Her sabah yürüyüşe çıkarım.
I watched John and Mary walking hand in hand.
- John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
Walking is an excellent exercise.
- Yürüyüş mükemmel bir egzersizdir.
Russian cosmonaut Alexei Leonov performed the first spacewalk on March 18, 1965.
- Rus astronot Aleksey Leonov 18 Mart 1965'ye ilk uzay yürüyüşünü gerçekleştirdi.
A brass band is marching along the street.
- Bir bando cadde boyunca uygun adımlarla yürüyüş yapıyor.
I had a slight accident while trekking in Nepal.
- Nepal'de yürüyüş yaparken hafif bir kaza geçirdim.
He could not go on the hike because he was ill.
- O, hasta olduğu için yürüyüşe gidemedi.
I met some hikers on the mountain.
- Dağda bazı yürüyüşçülerle karşılaştım.
He walks with an awkward gait because of an injury.
- O, yaradan dolayı garip bir yürüyüşle yürümektedir.
He began to mimic the speech and gait of persons in the street.
- O, sokaktaki kişilerin konuşma ve yürüyüşünü taklit etmeye başladı.