yürütücü

listen to the pronunciation of yürütücü
التركية - الإنجليزية
propulsive
(Politika, Siyaset) coordinator
executive
principal investigator
propellent
yürütücü güç
propulsion
yürütücü yordam
executive routine
yürü
{f} walk

We have walked all around the lake. - Biz gölün etrafında yürüdük.

She likes to walk alone. - O tek başına yürümeyi sever.

yürü
{f} walking

She likes walking alone. - O yalnız yürümeyi sever.

I watched John and Mary walking hand in hand. - John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.

yürü
{f} tread

In order to swim, you have to learn to tread water first. - Yüzme öğrenmek için öncelikle suda yürümeyi öğrenmelisin.

yürü
trod
yürü
trodden
yürü
walk out

Do not walk outside this area. - Bu alanın dışında yürümeyin.

yürü
amble
yürü
saunter
التركية - التركية
Yürütme yetkisini kullanan kimse
yürütücü
المفضلات