yükselterek

listen to the pronunciation of yükselterek
التركية - الإنجليزية
raising

The car passed by, raising a cloud of dust behind it. - Araba arkasında bir toz bulutu yükselterek geçti.

uprising
yükselterek eşitlemek
level up
yüksel
{f} rose

All sorts of rumors rose about her past. - Onun geçmişi hakkında her türlü söylenti yükseldi.

The yen rose to the dollar. - Yen dolar karşısında yükseldi.

yüksel
went up

A cheer went up from the audience. - Seyircilerden bir tezahürat yükseldi.

The rocket went up smoothly. - Roket sorunsuzca yükseldi.

yüksel
rise

I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement. - Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.

Prices are still on the rise. - Fiyatlar hâlâ yükseliştedir.

yüksel
tall

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

yüksel
gone up

The cost of living has gone up. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

Why have coffee prices gone up? - Kahve fiyatları neden yükseldi?

yüksel
{f} risen

The level of water in the river has risen. - Nehrin su seviyesi yükseldi.

The cost of living has risen. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

yüksel
{f} rising

The rising sun seen from the top was beautiful. - Tepeden görülen yükselen güneş güzeldi.

The yen is rising and the dollar is falling. - Yen yükseliyor dolar düşüyor.

yüksel
{f} tower

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

yüksel
got high
yüksel
get high

As global warming increases, sea levels get higher and higher. - Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.

yüksel
{f} buoy
yüksel
{f} towering
yüksel
go up

There's no guarantee that the stock will go up. - Hisse senedinin yükseleceğinin bir garantisi yok.

Prices are about to go up again. - Fiyatlar tekrar yükselmek üzere.

Yüksel
(isim) Be lofty, be noble
yükselterek
المفضلات