yükselt

listen to the pronunciation of yükselt
التركية - الإنجليزية
(Bilgisayar) upgrade

Tom got a free upgrade to business class. - Tom business class için ücretsiz bir yükseltme aldı.

We will have to upgrade our servers. - Biz sunucularımızı yükseltmek zorunda kalacağız.

(Bilgisayar) ascend
{f} raising

I'll be raising my prices by three percent next month. - Gelecek ay fiyatlarımı yüzde üç yükselteceğim.

Raising taxes may not be such a good idea at this time. - Vergileri yükseltmek bu zamanda böyle iyi bir fikir olmayabilir.

amplify
elevate
sent up
lift up
make high
raise

They started a drive to raise a charity fund. - Yardım fonunu yükseltmek için bir araba gezintisine başladılar.

Tom raised his voice. - Tom sesini yükseltti.

{f} uplift
ennoble
{f} heightened
send up
{f} raised

Tom raised his voice. - Tom sesini yükseltti.

Do you think that the minimum wage should be raised? - Asgari ücretin yükseltilmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?

heighten
promote

His job is to promote sales. - Onun işi satışları yükseltmektir.

sentup
sent#up
sendup
yüksel
{f} rose

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius. - Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.

yüksel
went up

The rocket went up smoothly. - Roket sorunsuzca yükseldi.

The unemployment rate went up to 5% because of the recession. - İşsizlik oranı durgunluktan dolayı %5'e yükseldi.

yüksel
rise

Prices are still on the rise. - Fiyatlar hâlâ yükseliştedir.

The cost of living has risen. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

yüksel
tall

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

yüksel
gone up

My grades at school have gone up. - Okulda notlarım yükseldi.

The cost of living has gone up. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

yüksel
{f} risen

The river's water level has risen. - Nehrin su seviyesi yükseldi.

The exchange rate for the yen against the dollar has risen. - Yen için döviz kuru dolar karşısında yükseldi.

yüksel
{f} rising

The rising sun seen from the top was beautiful. - Tepeden görülen yükselen güneş güzeldi.

The yen is rising and the dollar is falling. - Yen yükseliyor dolar düşüyor.

yüksel
{f} tower

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

yüksel
got high
yüksel
get high

As global warming increases, sea levels get higher and higher. - Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.

yüksel
{f} buoy
yüksel
{f} towering
yüksel
go up

Prices will continue to go up. - Fiyatlar yükselmeye devam edecek.

There's no guarantee that the stock will go up. - Hisse senedinin yükseleceğinin bir garantisi yok.

Yüksel
(isim) Be lofty, be noble
mikrofon yükselt
(Bilgisayar) mic boost
soluk yükselt
(Bilgisayar) faded ascend
sonra yükselt
(Bilgisayar) upgrade later
yükselt
المفضلات