yüksel

listen to the pronunciation of yüksel
التركية - الإنجليزية
(isim) Be lofty, be noble
{f} rose

Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius. - Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.

The index rose 4% from the preceding month. - Endeks bir önceki aya göre % 4 yükseldi.

went up

The unemployment rate went up to 5% because of the recession. - İşsizlik oranı durgunluktan dolayı %5'e yükseldi.

A cheer went up from the audience. - Seyircilerden bir tezahürat yükseldi.

rise

Prices are still on the rise. - Fiyatlar hâlâ yükseliştedir.

Prices continued to rise. - Fiyatlar yükselmeye devam etti.

tall

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

gone up

The cost of living has gone up. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

The average temperature has gone up. - Ortalama sıcaklık yükseldi.

{f} risen

The cost of living has risen. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

The exchange rate for the yen against the dollar has risen. - Yen için döviz kuru dolar karşısında yükseldi.

{f} rising

In September, 1929, stock prices stopped rising. - Eylül 1929 da, hisse senedi fiyatları yükselişini durdurdu.

The sun is rising now. - Güneş şimdi yükseliyor.

{f} tower

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

got high
get high

As global warming increases, sea levels get higher and higher. - Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.

{f} buoy
{f} towering
go up

Prices will continue to go up. - Fiyatlar yükselmeye devam edecek.

Prices are about to go up again. - Fiyatlar tekrar yükselmek üzere.

yüksel
المفضلات