You don't have to talk so loud.
- Çok yüksek sesle konuşmak zorunda değilsiniz.
Someone is knocking loudly at the door.
- Birisi yüksek sesle kapıyı çalıyor.
Please read it aloud so that everyone can hear.
- Herkes işitebilsin diye lütfen yüksek sesle oku.
He said NO to himself. He said YES aloud.
- Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
Tom nearly laughed out loud.
- Tom neredeyse yüksek sesle kahkaha atacaktı.
Tom was trying hard not to laugh out loud.
- Tom yüksek sesle gülmemeye çalışıyordu.
Tom told Mary not to laugh so loudly.
- Tom Mary'ye çok yüksek sesle gülmemesini söyledi.
You don't have to speak so loudly. I can hear you very clearly.
- Yüksek sesle konuşmak zorunda değilsin. Seni çok net şekilde duyabiliyorum.
Tom was trying hard not to laugh out loud.
- Tom yüksek sesle gülmemeye çalışıyordu.
Tom laughed out loud.
- Tom yüksek sesle güldü.
You've got to speak up.
- Yüksek sesle konuşmak zorundasın.
They are talking loudly when they know they are disturbing others.
- Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..
I spoke loudly so that everyone could hear me.
- Herkes beni duyabilsin diye yüksek sesle konuştum.
I could not stop myself from crying aloud.
- Yüksek sesle ağlamaktan kendimi alamadım.
He gave a loud cry for help.
- Yardım için yüksek sesle bağırdı.