Do you want to install this free browser add-on?
- Bu ücretsiz tarayıcı eklentisini yüklemek ister misiniz?
Tom eventually figured out how to install a free database application on his computer.
- Tom sonunda kendi bilgisayarına ücretsiz bir veritabanı uygulamasını yüklemeyi anladı.
How do we upload photos to your website?
- Fotoğrafları sitene nasıl yükleriz?
How can I upload a photo to your website?
- Sitene bir fotoğrafı nasıl yükleyebilirim?
I downloaded the file that Tom uploaded.
- Tom'un yüklemiş olduğu dosyayı indirdim.
Uploading is the opposite of downloading.
- Yüklemek, indirmenin tersidir.
Everyone has their own burdens.
- Herkesin kendi yükleri vardır.
I can't burden Tom with that responsibility.
- Ben bu sorumluluğu Tom'a yükleyemem.
The men loaded the baggage into the truck.
- Adamlar bagajı kamyona yükledi.
I was hoping Tom would help me load the truck.
- Tom'un kamyonu yüklememe yardımcı olacağını umuyordum.
We loaded our baggage into the car.
- Bagajımızı arabaya yükledik.
The men loaded the baggage into the truck.
- Adamlar bagajı kamyona yükledi.
Tom finished loading the truck.
- Tom kamyona yükleme yapmayı bitirdi.
What is the loading capacity of that van?
- Bu kamyonetin yükleme kapasitesi nedir?
If you load too much weight in this box, it's going to blow up.
- Bu kutuya çok fala ağırlık yüklersen patlar.
Sami was there to load the furniture.
- Sami mobilyayı yüklemek için oradaydı.
It took Tom an hour to load everything on the truck.
- Her şeyi kamyona yüklemek Tom'un bir saatini aldı.
I am afraid I'll be a burden to you.
- Korkarım ki sana bir yük olacağım.
I am afraid I'll be a burden to you.
- Ben sana bir yük olmaktan korkuyorum.
Mr. Brown took charge of this class last year.
- Bay Brown geçen yıl bu sınıfın sorumluluğunu yüklendi.
The police charged him with leaking information to a neighboring country.
- komşu ülke için bilgi sızıntılarıyla yüklüdür,polis.
This camera is not loaded with film.
- Bu kamera, film yüklü değil.
He had to carry many loads from the house to station.
- O, evden istasyona çok fazla yük taşımak zorunda kaldı.
The freight train was held up about half an hour because of a dense fog.
- Yük treni yoğun sis nedeniyle yaklaşık yarım saat kadar gecikti.
A freight train has derailed just south of Stockholm.
- Bir yük treni Stokholm'ün tam güneyinde raydan çıktı.
Furnishing a new apartment imposes large expenses.
- Yeni bir daireyi döşeme büyük masraflar yüklemektedir.
A cargo vessel, bound for Athens, sank in the Mediterranean without a trace.
- Atina'ya giden bir yük gemisi, bir iz bırakmadan Akdeniz'de battı.
As expected, the price of imported goods rose.
- Beklenildiği gibi, ithal malların fiyatı yükseldi.
The ship anchored in the harbour and unloaded its goods.
- Gemi limana demir attı ve yükünü boşalttı.
I don't want to burden you with my troubles.
- Size sorunlarımı yüklemek istemiyorum
I can't burden Tom with that responsibility.
- Ben bu sorumluluğu Tom'a yükleyemem.
Tom thought the music was too loud, but he was too tired to get up and turn the volume down.
- Tom müziğin çok yüksek olduğunu düşünüyordu fakat kalkıp kısamayacak kadar yorgundu.
The radio is too loud. Turn the volume down.
- Radyonun sesi çok yüksek. Sesi kısın.
The loud drill gave her husband a headache.
- Yüksek sesli matkap, kocasına baş ağrısı verdi.
She's frightened by loud noises.
- O, yüksek seslerden korkuyor.
He fastened the horse's pack with a rope.
- O, atın yükünü iple bağladı.
The two mountains are of equal height.
- İki dağ eşit yüksekliktedir.
I am less afraid of heights than I was.
- Yükseklerden eskisinden daha az korkuyorum.
Uploading is the opposite of downloading.
- Yüklemek, indirmenin tersidir.
If you load too much weight in this box, it's going to blow up.
- Bu kutuya çok fala ağırlık yüklersen patlar.
Her weight increased to 50 kilograms.
- Onun ağırlığı 50 kilograma yükseldi.
The store where we used to buy those started charging outrageous prices, so we had to find another store.
- Onları satın aldığımız mağaza, aşırı yüksek fiyat koymaya başladı, o yüzden başka bir mağaza bulmak zorunda kaldık.
Since the temperature has warmed, my coat has become an encumbrance.
- Sıcaklık arttığından beri, ceketim bir yük oldu.
Air traffic controllers are under severe mental strain.
- Hava trafik kontrolörleri ağır zihinsel yük altındadırlar.
Tom's expensive tastes put a strain on the family's finances.
- Tom'un pahalı zevkleri ailenin mali durumuna bir yük oluyordu.
They were burdened with heavy taxes.
- Ağır vergi yükü altındaydılar.
He said Bill Clinton would raise taxes.
- Bill Clinton'un vergileri yükselteceğini söyledi.
Tom is loading bullets into his gun.
- Tom mermileri tabancasına yüklüyor.
Tom is loading the car.
- Tom arabayı yüklüyor.
The wall wasn't high enough to keep dogs out.
- Duvar köpekleri dışarıda tutacak kadar yüksek değildi.
Tom eventually figured out how to install a free database application on his computer.
- Tom sonunda kendi bilgisayarına ücretsiz bir veritabanı uygulamasını yüklemeyi anladı.
Do you want to install this free browser add-on?
- Bu ücretsiz tarayıcı eklentisini yüklemek ister misiniz?
It won't take me long to install this software.
- Bu yazılımı yüklemek uzun zamanımı almayacak.
Uploading is the opposite of downloading.
- Yüklemek, indirmenin tersidir.