yükü

listen to the pronunciation of yükü
التركية - الإنجليزية

تعريف yükü في التركية الإنجليزية القاموس.

yük
(Hukuk) burden

The trainee could hardly bear the burden of the task. - Stajyer, görevin yüküne dayanamadı.

I don't want to burden you with my troubles. - Size sorunlarımı yüklemek istemiyorum

yük
charge

A captain is in charge of his ship and its crew. - Bir kaptan, gemisinden ve ekibinden yükümlüdür.

Mr. Brown took charge of this class last year. - Bay Brown geçen yıl bu sınıfın sorumluluğunu yüklendi.

yük
load

This camera is not loaded with film. - Bu kamera, film yüklü değil.

He keeps this gun loaded. - O, bu silahı yüklü bulundurur.

yükü paylaşmak
(Hukuk) burden sharing
yük
freight

The freight train was held up about half an hour because of a dense fog. - Yük treni yoğun sis nedeniyle yaklaşık yarım saat kadar gecikti.

A freight train has derailed just south of Stockholm. - Bir yük treni Stokholm'ün tam güneyinde raydan çıktı.

dengeleme (gemi yükü)
trimming
yük
burdensome or difficult task, obligation, or responsibility; burden; encumbrance; incubus
yük
cargo

A cargo vessel, bound for Athens, sank in the Mediterranean without a trace. - Atina'ya giden bir yük gemisi, bir iz bırakmadan Akdeniz'de battı.

yük
{i} onus
yük
{i} incident
yük
goods

They attract customers by offering high-quality goods. - Onlar yüksek kalitede ürünler sunarak müşteri çekerler.

Their goods are of the highest quality. - Onların malları en yüksek kalitedir.

araba yükü
carload
darbe yükü
(İnşaat) impact load
deprem yükü
(Coğrafya,Jeoloji) earthquake load
elektrik yükü
(Kimya) electrical charge
emniyetli çalışma yükü
(Askeri,Teknik) safe working load
gemi yükü
cargo
görev yükü
(Telekom) payload
hava yükü
air-freight
hava yükü
(Askeri) air cargo
ispat yükü
(Kanun) burden of proof
kamyon yükü
truck load
kirlilik yükü
(Denizbilim) pollution load
motor yükü
(Otomotiv) engine load
palet yükü
(Askeri) pallet load
teker yükü
(İnşaat) wheel load
yatak yükü
(Çevre) bed load
yük
responsibility

I can't burden Tom with that responsibility. - Ben bu sorumluluğu Tom'a yükleyemem.

yük
incumbrance
yük
draft
yük
(İnşaat) force
yük
(Ticaret) cargo load
yük
(Ticaret) parcel
yük
(Bilgisayar) vol

Danger! High voltage. - Tehlike! Yüksek voltaj.

The radio is too loud. Please turn the volume down. - Radyonun sesi çok yüksek. Lütfen sesi kısın.

yük
drain
yük
(Telekom) payload
yük
(Pisikoloji, Ruhbilim) cathexis
yük
load variation
yük
(Askeri) head

The loud drill gave her husband a headache. - Yüksek sesli matkap, kocasına baş ağrısı verdi.

yük
(Askeri) fright

She's frightened by loud noises. - O, yüksek seslerden korkuyor.

yük
pack

He fastened the horse's pack with a rope. - O, atın yükünü iple bağladı.

yük
(Bilgisayar) height

Tom is afraid of heights. - Tom yüksekten korkar.

The two mountains are of equal height. - İki dağ eşit yüksekliktedir.

ölçü yükü
(Askeri) measurement cargo
yük
weight

If you load too much weight in this box, it's going to blow up. - Bu kutuya çok fala ağırlık yüklersen patlar.

Her weight increased to 50 kilograms. - Onun ağırlığı 50 kilograma yükseldi.

yük
{i} charging

The store where we used to buy those started charging outrageous prices, so we had to find another store. - Onları satın aldığımız mağaza, aşırı yüksek fiyat koymaya başladı, o yüzden başka bir mağaza bulmak zorunda kaldık.

yük
impedimenta
yük
encumbrance

Since the temperature has warmed, my coat has become an encumbrance. - Sıcaklık arttığından beri, ceketim bir yük oldu.

yük
freightage
yük
carload
iş yükü
(Ticaret) Workload

That makes me feel good, and also lessens my workload. - Bu beni iyi hissettiriyor ve iş yükümü de azaltıyor.

This heavy workload is too much for me. - Bu ağır iş yükü benim için çok fazla.

vergi yükü
Burden of tax
yolcu yükü
passenger load
yük
load with
anot yükü
plate load
basınç yükü
pressure load
bilgi yükü
(Dilbilim) information load
bina ısı yükü
(İnşaat,Teknik) building thermal load
burkulma yükü
buckling load
deneme yükü
test load
deniz karakol/devriye uçağı; görev ve taşıma yükü değerlendirmesi; görev planlam
(Askeri) maritime patrol aircraft; mission and payload assessment; mission planning agent
devrilme yükü
tipping load
diyot yükü
diode load
dizayn yükü
design load
dizayn yükü
(Havacılık) fully factored load
duyu aşırı yükü
(Pisikoloji, Ruhbilim) sensory overload
döşeme yükü
floor load
elektrik yükü
electric charge
elektron yükü
electronic charge
elektron yükü
(Fizik,Teknik) electron charge
emniyetli dizayn yükü
safe design load
emniyetli kazık yükü
safe pile load
ezilme yükü
crushing load
eğilme yükü
bending load
flambaj yükü
buckling load
fren yükü
(Otomotiv,Teknik) brake load
fırın yükü
furnace charge
gemi yükü
shipload
güverte yükü
deck cargo, deck load
hat yükü
line load
hesap yükü
design load
hız yükü
velocity head
iş yükü
work load
kabuk yükü
shell load-
kanat yükü
wing load
kapak yükü
gate load
kar yükü
snow load
karayolu yükü
highway loading
kesme yükü
shear load
konsol yükü
cantilever load
koparma yükü
breaking load
kritik kolon yükü
critical column load
kırılma yükü
breaking load, ultimate load
lojistik destek yükü
(Askeri) support cargo
nesne yükü
(Pisikoloji, Ruhbilim) object cathexis
nokta yükü
point load
ordu yükü
baggage
patlama yükü
explosive charge
pompa yükü
pump load
pozitif elektrik yükü
(Elektrik, Elektronik,Teknik) positive charge
proje yükü
design load
rulman ön yükü
bearing preload
rulman ön yükü ayarı
setting the bearing preload
rüzgâr yükü
wind load
sarsma yükü
pulsating load
sediment yükü
sediment charge
sintine yükü
(Askeri) understowed cargo
sintine yükü
(Askeri) unrderstowed cargo
sintine yükü
(Askeri) flatted cargo
sıkışma yükü
compression load
tatbik yükü
applied load
tecrübi stok seviyesi (yedek parça listesi) kıta yükü listesi / onaylanmış stok
(Askeri) prescribed load list/authorized stock level
tekne yükü
(Askeri) boatload
tekne yükü
(Askeri) shipload
tepe yükü
peak load
terminal sevkiyat yükü
(Askeri) inbound cargo
test yükü
test load
titreşim yükü
pulsating load
trafik yükü
traffic load
tren yükü
trainload
uzay yükü
space charge
uçak faydalı yükü
useful load
uçak yükü
air freight
vergi yükü
pressure of taxation
yol yükü
road load
yük
fardel
yük
load; burden; cargo, freight, goods; the onus, responsibility; charge
yük
shipment
yük
stowage
yük
sumpter
yük
cargo; freight; lading
yük
bulk
yük
strain

Air traffic controllers are under severe mental strain. - Hava trafik kontrolörleri ağır zihinsel yük altındadırlar.

Tom's expensive tastes put a strain on the family's finances. - Tom'un pahalı zevkleri ailenin mali durumuna bir yük oluyordu.

yük
plummet
yük
pile
yük
lading
yük
load; burden
yük
tax

It is the obligation of every worker to pay taxes. - Vergi ödemek her işçinin yükümlülüğüdür.

He said Bill Clinton would raise taxes. - Bill Clinton'un vergileri yükselteceğini söyledi.

yük
imposition
yük
large cupboard (where bedding is stored during the day)
yük
haul
yük
electric charge, charge
yük
loading

They are loading coal into a ship now. - Şimdi gemiye kömür yüklüyorlar.

They are loading oil into the ship. - Onlar gemiye petrol yüklüyorlar.

yük
shipload
yük
impost
yük
accoutrements
yük
tote
yük
out

Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun. - Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.

The wall wasn't high enough to keep dogs out. - Duvar köpekleri dışarıda tutacak kadar yüksek değildi.

yük
accouterments
çarpma yükü
impact load
çekirdek yükü
nuclear charge
çekme yükü
tensile load
çerçeve yükü
frame loading
ısı yükü
(Tıp) heat strain
التركية - التركية

تعريف yükü في التركية التركية القاموس.

Yük
(Osmanlı Dönemi) HAML
Yük
himl
Yük
(Osmanlı Dönemi) ZİFR
Yük
hamule
Yük
bar
deve yükü
Bir devenin taşıyabileceği yük miktarı
deve yükü
Aşırı ölçüde, çok fazla
yük
Araba, hayvan vb.nin taşıyabildiği miktar
yük
Yüz bin kuruşluk mal veya tutar
yük
Eşya
yük
Araba, hayvan vb.nin taşıdığı şeylerin hepsi
yük
Tedirginlik veren şey, engel
yük
Yüklük: "Haydi şu yüke giriver!.."- S. F. Abasıyanık
yük
Yüz bin kuruşluk mal veya tutar: "Mademki öyledir, bir yük getirip satan herkes iki akçe versin."- T. Buğra
yük
Araba, hayvan vb.nin taşıdığı şeylerin hepsi: "Çölde yük götüren vasıta develer, insan taşıyan vasıta hecinlerdir."- F. R. Atay
yük
Yüklük
yük
Doğacak bebek, cenin
yük
Bir cismin yüzeyinde biriken elektrik miktarı, şarj
yük
Birinin üzerine almak zorunda kaldığı ağır görev
yük
(Osmanlı Dönemi) bûr
yükü
المفضلات