His wife knows how to manage him when he gets angry.
- O kızgın olduğunda karısı onu nasıl yöneteceğini bilir.
He is the manager of the marketing department.
- O, pazarlama bölümü yöneticisidir.
Fight back against the oppression of the ruling elite.
- Yöneten seçkinlerin zulmüne karşı direnin.
Inertia is an important governing law.
- Atalet önemli bir yönetim yasasıdır.
Tom masterminded his father's death.
- Tom babasının ölümünü yönetiyor.
I think Griffith conducts the orchestra brilliantly.
- Griffith'in orkestrayı dahice yönettiğini düşünüyorum.
A conductor directs an orchestra.
- Bir orkestra şefi bir orkestrayı yönetir.
Who ruled this country?
- Bu ülkeyi kim yönetti?
The ruler was overthrown and banished from the country.
- Yönetici devrildi ve ülkeden sürüldü.
Fight back against the oppression of the ruling elite.
- Yöneten seçkinlerin zulmüne karşı direnin.
The ministry administers the internal affairs.
- Bakanlık iç işlerini yönetir.
The city of Aachen is administered as an independent district.
- Aachen kenti bağımsız bölge olarak yönetilmiş.
The austerity measures that many city governments have implemented are hugely unpopular.
- Pek çok kent yöneticilerinin uyguladığı kemer sıkma politikası son derece sevimsizdir.
That island was governed by France at one time.
- O ada bir zamanlar Fransa tarafından yönetildi.
I want to become better at managing my time.
- Zamanımı yönetmekte daha iyi olmak istiyorum.
Tom is now managing the business for his father.
- Tom artık babası için işletmeyi yönetiyor.
Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
- Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
The directors were reluctant to undertake so risky a venture.
- Yönetim kurulu üyeleri çok riskli bir girişimi üstlenmeye isteksiz.
The boss directed his men to finish it quickly.
- Patron onu çabuk bitirmeleri için adamlarını yönetti.
The pigs did not actually work, but directed and supervised the others.
- Aslında domuzlar çalışmadı fakat diğerlerini yönetti ve denetledi.