تعريف wrecked في الإنجليزية التركية القاموس.
- {s} harap olmuş
Araban bütünüyle harap olmuş.
- Your car's totally wrecked.
- yıkılmak
- kazazede
- {f} zarar ver
- harap edilmiş
- {s} kaza yapmış
- {s} mahvolmuş
- {s} karaya oturmuş
- {s} bozulmuş
- zarar ver
- zarar görmüş
- drunk
- sarhoş
Larry Ewing sarhoştur.
- Larry Ewing is drunk.
Tom sokakta yatan bir sarhoşu fark etti.
- Tom noticed a drunk lying in the street.
- wreck
- {i} enkaz
O, Titanik'in enkazını tanıttı.
- He identified the wreck of the Titanic.
Ertesi gün geminin enkazı kıyıda hulundu.
- The next day the wreck of the ship was discovered on the shore.
- wreck
- gemi enkazı
- wrecked on the rocks
- kayalara bindirmek
- wrecked ship
- (Askeri) enkaz haline gelmiş gemi
- drunk
- sarhoş içkili
- wreck
- {i} harabe
Kasırgadan sonra, evleri bir harabeydi.
- After the hurricane, their house was a wreck.
Sen tam bir harabesin.
- You're a total wreck.
- wreck
- {i} yıkıntı
- drunk
- içki âlemi
- drunk
- fitil gibi
- drunk
- {f} iç: adj.sarhoş
- drunk
- ayyaşlık
- drunk
- sarhoş adam
Polis memuru el fenerini sarhoş adamın yüzüne tuttu.
- The officer shone his flashlight in the drunken man's face.
Sarhoş adam düz yürüyemiyordu.
- The drunken man couldn't walk straight.
- drunk
- sarhoş olmak
Sarhoş olmak işleri daha iyi yapmayacak.
- Getting drunk won't make things better.
Sarhoş olmak için yeterince içelim.
- Let's drink enough to get drunk.
- drunk
- blind drunk körkütük sarhoş
- drunk
- f., bak. drink. s., i. sarhoş, içkili
- wreck
- mahvetmek
- wreck
- kazaya uğratmak
- wreck
- parçalamak
- wreck
- enkaz haline gelmiş şey
- wreck
- enkaz (gemi)
- wreck
- yıkmak
- wreck
- (deyim) içine etmek
- wreck
- kundaklamak
- wreck
- yok olma
- wreck
- berbat etmek
- wreck
- kaza geçirmek
- wreck
- zarar vermek
- wreck
- imha etmek
- wreck
- yok etmek
- wreck
- virane
- wreck
- enkaz haline getirmek
- wreck
- mahvolmasına neden olmak
- wreck
- mahvolma
- wreck
- suya düşme
- wreck
- mahvolmuş şey
- wreck
- mahvolmuş kimse
- wreck
- hurda
- wreck
- {f} zarar ver
Sürekli oyunlar oynarsan görme yeteneğine zarar vereceksin.
- You're going to wreck your eyesight if you play games all the time.
- destroyed in an accident etc
- kaza vs yok
- wreck
- harabi
- drunk
- {s} mest olmuş
- drunk
- (isim) sarhoş, ayyaş, sarhoşluk, içki alemi
- drunk
- {s} kendinden geçmiş
- drunk
- {s} kafayı bulmuş
- drunk
- {i} sarhoşluk
Fahişelik, kumar, uyuşturucu madde kullanımı, sarhoşluk, düzeni bozmak ve diğer yasadışı etkinlikler kesinlikle yasaklanmıştır.
- Prostitution, gambling, the use of narcotic substances, drunkenness, disorder, and all other illegal activities are STRICTLY FORBIDDEN.
- drunk
- {s} mest
- drunk
- {i} ayyaş
O, gerçek bir ayyaştı.
- He was a real drunkard.
Çocuklar, aptallar ve ayyaşlar doğruyu söyler.
- Children, fools and drunkards tell the truth.
- drunk
- drunk as a fiddler veya lord çok saıhoş
- wreck
- {i} kaza
Tom tren kazasında yaralanmadı.
- Tom wasn't injured in the train wreck.
Tren kazasında on üç kişi öldü.
- Thirteen people were killed in the train wreck.
- wreck
- haraplık
- wreck
- {f} suya düşürmek
- wreck
- {i} yıkılma
- wreck
- {f} 1. kaza geçirmek; kazaya
- wreck
- {i} trafik kazası
Az önce bir trafik kazasında arabamı mahvettim.
- I just wrecked my car in a traffic accident.
- wreck
- {f} rezil etmek
- wreck
- {f} hasara uğratmak
- wreck
- {f} karaya oturtmak
- wreck
- {f} haşat etmek
- wreck
- {f} kaza yapmak
- wreck
- harabiyet
- wreck
- {i} gemi kazası
- wreck
- {f} baltalamak
- wreck
- kazaya
- wreck
- gemiyi karaya oturtmak veya kazaya uğratmak
- wreck
- (Askeri) Harap etmek, enkaz haline getirmek
- wreck
- {f} bozmak
- wreck
- {i} kazaya uğrama
- wreck
- {i} harap olma
- wreck
- harap olmuş kimse
- wreck
- dalgaların kıyıya attığı enkaz ve mallar
- wreck
- kazazede gemi
- wreck
- {f} kaza yaptırmak