تعريف working(a) في الإنجليزية التركية القاموس.
- working
- {i} çalışma
Ortak çıkarları için birlikte çalışmaktaydılar.
- They had been working together for common interests.
Onlar yeni binada çalışmaktalar.
- They have been working on the new building.
- working
- {f} çalış
O çalışırken bir kaza yaptı.
- He had an accident while working.
O çalışırken bir kaza yaptı.
- She had an accident while working.
- working area
- çalışma alanı
- working class
- işçi sınıfı
İşçi sınıfı lideriydi.
- He was a leader of the working class.
Komünist Parti, işçi sınıfının öncüsüdür.
- The Communist Party is the vanguard of the working class.
- working condition
- çalışma şartı
- working man
- işçi
- working principle
- çalışma prensibi
- working
- çalış durumda olan
- working
- işleyiş
Paranın bir hükmü kalmadığında sistemin tüm işleyişi durur.
- When money ceases to have value, the entire system stops working.
- working
- çalıştırma
Makineleri çalıştırmaya devam etmeliyiz.
- We have to keep the machines working.
- working
- (Ticaret) mütedavil
- working
- müteharrik
- working
- arızasız
- working
- (Bilgisayar) çalışıyor
Uluslararası Konferansta gönüllü bir çevirmen olarak çalışıyor.
- She is working as a volunteer interpreter at the international conference.
Bazı insanlar tarlalarda çalışıyorlar.
- Some people are working in the fields.
- working
- çalışarak
Tom bütün günü Fransızca telaffuz çalışarak geçirdi.
- Tom spent the whole day working on his French pronunciation.
Birlikte çalışarak, bütün evi çabucak temizlediler.
- Working together, they cleaned the entire house in no time.
- working
- (Ticaret) döner
- working area
- iş alanı
- working class
- emekçi sınıf
- working class
- proleterya
- working class
- çalışan sınıf
- working class
- (Ticaret) çalışanlar sınıfı
- working day
- (Ticaret) adi gün
- working days
- (Ticaret) çalışma günleri
- working draft
- yazılı taslak
- working fund
- (Askeri,Ticaret) döner fon
- working fund
- (Askeri) işletme fonu
- working girl
- (Argo) fahişe
- working group
- çalışma gurubu
- working hours
- (Ticaret) çalışma süresi
- working life
- (İnşaat) hizmet verme ömrü
- working life
- ömür
- working load
- (Ticaret) çalışma yükü
- working lunch
- (Ticaret) iş yemeği
- working man
- (Ticaret) amele
- working memory
- (Tıp) işleyen bellek
- working model
- (Ticaret) çalışma modeli
- working paper
- çalışma belgesi
- working place
- iş yeri
- working plan
- çalışma planı
- working plane
- (Aydınlatma) çalışma düzlemi
- working sheet
- (Ticaret) çalışma tablosu
- working team
- (Ticaret) çalışma grubu
- working time
- (Ticaret) çalışma süresi
- working times
- çalışma süreleri
- working width
- çalışma eni
- working women
- (Ticaret) çalışan kadınlar
- working
- çalışma jüyesi
- working
- iş
İş hayatının çoğunluğunu bir diplomat olarak geçirdi.
- He has spent most of his working life as a diplomat.
Dokuz-beş işinde çalışmaktan bıktım.
- I'm tired of working a nine-to-five job.
- working
- çalışmayla ilgili
- working
- çalışan
Cuma akşamları, deniz aşırı ülkelerde eşleriyle birlikte çalışan bir grubumuz Chuck's Bar and Grill'de buluşurlar.
- On Friday evenings, a group of us with spouses working overseas meet at Chuck's Bar and Grill.
Tom şu anda onun için çalışan on kişiye sahip.
- Tom currently has ten people working for him.
- working capital
- iş sermayesi
- working day
- iş günü
Bugün bir iş günüdür.
- Today is a working day.
- working directory
- Yürürlükteki Dizin
- working dog
- eğitim köpeği
- working girl
- işçi kız
- working group
- iş grubu
- working hour
- çalışma saati
- working rule
- çalışma kuralı
- working set
- çalışma kümesi
- working storage
- geçici bellek
- working temperature
- işleme sıcaklığı
- working animal
- çalışma hayvan
- working aperture
- diyafram açıklığı
- working at
- çalışan
- working away
- uzakta çalışma
- working canal
- iletim kanalı
- working condition
- iş durumu
- working current
- çalışma akımı
- working ethic
- etik çalışma
- working face
- çalışan yüz
- working fee
- çalışma ücreti
- working file
- çalışma dosyası, çalışma kütüğü
- working holiday
- çalışma tatil
- working level
- üretim katı
- working man
- çalışan adam
- working method
- iş yöntemi
- working mother
- çalışan anne
- working order
- çalışma düzeni
Her şey mükemmel çalışma düzeni içinde.
- Everything is in perfect working order.
- working overtime
- fazla mesai
- working population
- çalışan nüfus
- working registers
- çalışma yazmaçlari
- working room
- çalışma odası
- working stress
- emniyet gerilmesi
- working stroke
- iş zamanı
- working through
- detaylı incelemek
- working with the concepts
- kavramlarla çalışmak
- working-class
- işçi sınıfı
Tom, işçi sınıfı bir ailede büyüdü.
- Tom grew up in a working-class family.
Bu bir işçi sınıfı mahallesi.
- This is a working-class neighborhood.
- wonder working
- harikalar yaratan
- working
- {i} işletme
İşletme mastırımı bitirme üzerinde çalışıyorum.
- I'm working on finishing my MBA.
- working
- (sıfat) çalışan, işleyen, temel, yeterli, çalışma, iş
- working
- {i} işleme
- working
- {i} işleme tarzı
- working
- (isim) çalışma, işleme, iş, işletme, üretme, halletme, çaba, mayalanma, kazı (maden)
- working
- köpüren
- working
- working conditions ç
- working
- {i} çaba
- working
- working class işçi sınıfı
- working
- {i} halletme
Şunu halletmek üzerine çalışıyoruz.
- We're working on getting that done.
- working
- {s} yeterli
Yeterli zamanım olduğundan emin olmak için deli gibi çalışıyorum.
- I'm working like crazy to make sure I have enough time.
- working breakfast
- (deyim) is kahvaltisi
- working capital
- iş sermayesi
- working capital
- döner sermaye
- working capital fund
- (Askeri) İŞLETME SERMAYE FONU: İkmal maddeleri veya diğer maddelerin stok mevcutlarını finanse etmek veya endüstriyel faaliyetler için işletme sermayesi temin etmek üzere oluşturulan döner sermaye
- working class
- emekçi sınıfı
- working clothes
- iş elbisesi
- working condition B
- (Nükleer Bilimler) çalışma durumu B
- working conditions
- işletme şartları
- working cycle
- çalışma çevrimi
- working day
- çalışma günü
- working day
- işgünü
- working dinner
- (deyim) is ziyafeti
- working dinner
- iş yemeği
- working directory
- yürürlükteki dizin çalışma
- working directory
- Çalışma Dizini
- working diskette
- çalışma disketi
- working drawing
- teknik resim
- working edge
- esas kenar
- working face
- çalışan yüzey
- working file
- (Bilgisayar,Teknik) çalışma dosyası
- working fluid
- (Otomotiv) aracı akışkan
- working hour
- mesai saati
- working hours
- iğ saatleri
- working hours
- iş/mesai saatleri
- working hypothesis
- geçici varsayım
- working jib
- (Askeri) çalışan flok
- working length
- faydalı uzunluk
- working level
- (Çevre) işletme seviyesi
- working level month
- (Nükleer Bilimler) (Wlm) aylık çalışma durumu
- working life
- (Tekstil) ömür, dayanma süresi
- working lunch
- iş görüşmesi yapılan öğle yemeği
- working main
- (Askeri) çalışan ana yelken
- working mean
- (Pisikoloji, Ruhbilim) işleyen ortalama
- working online
- (Bilgisayar) çevrimiçi çalışılıyor
- working out
- halletme
- working parts
- çalışan parçalar
- working party
- çalışma ekibi
- working place
- işyeri
- working range
- (Ticaret) çalışma erimi
- working room
- iş odası
- working rule
- çalışma kuralı
- working solution
- (Tıp) çalışma çözeltisi
- working storage
- (Askeri) GEÇİCİ BELLEK (BİLGİSAYAR)
- working stress
- güvenlik gerilmesi
- working stroke
- genişleme stroku
- working temperature
- (Tekstil) çalışma sıcaklığı
- working width
- (Tekstil) yararlı en, kullanılır en
- intelligence working group; interagency working group
- (Askeri) istihbarat çalışma grubu; birimler arası çalışma grubu