Çalışmak istemeyen, yemek de yemesin.
- If anyone is not willing to work, then he is not to eat, either.
METRO'da mı çalışmak istiyorsun?!
- You want to work at METRO?!
Hiç çocuğum olmadığından, gönüllü iş yapmak için ebeveynlerin harcadığından daha çok harcayacak zamanım var.
- Since I have no children, I have more time to spend doing volunteer work than parents do.
Mayuko zor iş yapmaktan kaçındı.
- Mayuko avoided doing hard work.
Ressam birçok güzel sanat eserleri üretir.
- The painter produces many fine works of art.
Tom'un eserlerde çok sayıda projesi var.
- Tom has a lot of projects in the works.
O benim iş arkadaşımdır.
- He is my working mate.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
- Before going to work in Paris I need to brush up my French.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
- Before going to work in Paris I have to freshen up on my French.
Şimdiye kadar Shakespeare'in üç tane yapıtını okudum.
- I have read three of Shakspeare's works so far.
Darwin'in yapıtı her şeyi değiştirir.
- Darwin's work changes everything.
Tom bir benzin istasyonu görevlisi olarak çalıştı.
- Tom worked as a gas station attendant.
O, şu anda görevdedir.
- She is at work right now.
İşim olmasa, bu kitapları okuyabilirim.
- Were I free from work, I could read these books.
Bu kitap şairin en iyi çalışmalarından biridir.
- This book is one of the poet's best works.
Burada çalışan bayan, emekli olmak zorunda kaldı.
- The lady that used to work here had to retire.
Tom iş yerindeki herkese emekli olacağını söyledi.
- Tom told everybody at work that he was going to retire.
Genellikle işten ne zaman ayrılırsın?
- What time do you usually get off your work?
Genellikle işten ne zaman ayrılırsın?
- When do you usually get off work?
Tom'un bodrumunda bir atölyesi var.
- Tom has a workshop in his basement.
Atölyesinde bir tablo yapıyor.
- He's making a table in his workshop.
Komite herkesi memnun edecek önlemleri düzenlemek için dün gece geç saatlere kadar yatmadı.
- The committee stayed up late last night trying to work out measures that would please everyone.
Sıcak bir yaz gününde, klima bizi serin tutmak için bütün gün çalışır.
- On a hot summer day, the air conditioner works all day to keep us cool.
Kansas'ı huzurlu tutmak için çok çalıştı.
- He had worked hard to keep Kansas peaceful.
Tom ve Mary sorunu çözmek için birlikte çalıştılar.
- Tom and Mary worked together to solve the problem.
Bu sorunu çözmek hemen hemen imkânsız.
- It's almost impossible to work out this problem.
Tom Noel Arefesinde fazla mesai yapmak istemedi.
- Tom didn't want to work overtime on Christmas Eve.
Bugün fazla mesai yapmayacağım.
- I won't work overtime today.
Tony, bir dükkân veya bir fabrikada çalışmak istemiyordu.
- Tony did not want to work in a shop or a factory.
Ağabeyim, bir ilaç fabrikasında çalışmayı planlıyor.
- My older brother is planning to work at a drug factory.
İyi bir iş yapmak istiyorsanız, uygun araçları kullanmalısınız.
- If you want to do good work, you should use the proper tools.
Ne tür bir iş yapmak istediğinizi düşünmelisiniz.
- You must consider what kind of work you want to do.
Bu eserde görünen tüm karakterler tamamen hayal ürünüdürler. Yaşayan ya da ölü gerçek kişilere olan herhangi bir benzerlik sadece rastlantıdır.
- All characters appearing in this work are fictitious. Any resemblance to real persons, living or dead, is purely coincidental.
Bulaşık makinasının nasıl çalıştığını anlatabilir misin?
- Could you explain how the dishwasher works?
O çalışırken bir kaza yaptı.
- She had an accident while working.
O her şeyi çalıştırmak için kararlıydı.
- She was determined to make everything work.
Seni daha çok çalıştırmak istiyorum.
- I want to make you work harder.
Benim işyeri ile iyi bir iş yaparım.
- I do a good job with my work.
İşyerindeki kültürü nasıl tanımlardın?
- How would you describe the culture of your workplace?
İşlemeyeceğini düşünüyorum.
- I think it won't work.
Senin planın işlemedi.
- Your plan didn't work.
İşimizin yapılmış olmadığını biliyoruz.
- We know our work isn't done.
Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.
- It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.
Başarılı olmak için çok çalışmalısın.
- If you are to succeed, you must work hard.
Başarılı olmak istiyorsan, çok çalışmalısın.
- If you want to succeed, you should work hard.
She knows how to work the system.
He used pliers to work the wire into shape.
I work with the homeless people from the suburbs.
He hasn’t come home yet, he’s still at work.
The rock musician worked the crowd of young girls into a frenzy.
It takes a lot of work to write a dictionary.
Work is done against friction to drag a bag along the ground.
He worked the levers.
The soft metal works well.
This artist works mostly in acrylics.
My plan didn’t work.
the mine was worked until the last scrap of ore had been extracted.
They worked on her to join the group.
His fingers worked with tension.
The dye worked its way through.
I cannot work a miracle.
He is working his servants hard.
Tom said his father worked in Boston.
- Tom said that his father worked in Boston.
My father, who is now working in America, wrote us a letter last week.
- My father, who is now working in the United States, wrote us a letter last week.
Labor is a necessary evil.
- Work is a necessary evil.
... up picking up the tab, then Governor Romney's plan may work for you. ...
... other folks who are willing to come in and work for less money. ...