Cihazı çalıştırmak mükemmelce basittir.
- The appliance is wonderfully simple to operate.
Harika bir şekilde canlandığımı hissediyorum.
- I am feeling wonderfully refreshed.
Tom'un nerede olduğunu merak etmekten başka yapabileceğim bir şey yok.
- I can't help but wonder where Tom is.
Tom herkesin güvende olup olmadığını merak etmekten kendini alamadı.
- Tom couldn't help but wonder if everybody was safe.
Çamaşır makinesi harika bir icattır.
- The washing machine is a wonderful invention.
Andrina'nın işleri ciddiye almadığını bilirim ama kendisi harika bir arkadaş.
- I know Andrina doesn't take things seriously, but she is a wonderful friend.
Daha önce böyle harika bir film izlediniz mi?
- Have you seen such a wonderful movie before?
Böyle harika bir günbatımı hiç görmemiştim.
- I've never seen such a wonderful sunset.
Sam'in nerede olduğunu ve ne yaptığını merak etti.
- She wondered where Sam was and what he was doing.
Olabilir miydi...? Dima merak etti. Sonunda doğru Al-Sayib aldım mı?
- Could it be...? Dima wondered. Did I finally get the right Al-Sayib?
Bu gece mükemmel dans ettin.
- You danced wonderfully tonight.
Linux Deepin başka bir mükemmel Linux dağıtımıdır.
- Linux Deepin is another wonderful Linux distribution.
Onların hâlâ uyanık olması şaşılacak şey.
- It's a wonder they're still awake.
Düğünümüzde söyleyebilsen şahane oldurdu.
- It would be wonderful if you could sing at our wedding.
Çocuklar için, bu dünya harikalar ve mucizelerle doludur.
- For children, this world is full of wonders and miracles.
Hapiste olmaman bir mucize.
- It's a wonder you're not in jail.
Sadece bir şaşkınlık şimdi bize yardımcı olabilir.
- Only a wonder can help us now.
O şaşkınlıkla etrafına bakındı.
- She looked around in wonder.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Tom, bunun doğru olup olmadığını merak ediyor.
- Tom wonders if it's true.
O kızın kim olduğunu merak ediyorum.
- I wonder who that girl is.
Alaaddin sihirli bir lamba buldu.
- Aladin found a wonderful lamp.
Alaaddin harika bir lamba buldu.
- Aladin found a wonderful lamp.
O bana en harikulade hediyeyi verdi.
- He gave me the most wonderful present.
His costume was wonderfully intricate.
He entertained us wonderfully.
The idea was so crazy that it is a wonder that anyone went along with it.
Miss Paynter had a little wonder as to whether the man, as she called Mr. Lacy in her own mind, had ever been admitted to this room. She thought not.
He's a wonder at cooking.
He is massively corrupt. It is wonderful how the man's popularity survives.
They served a wonderful six-course meal.
Too much of a good thing is wonderful!
- Too much of a good thing is wonderful.
The show was wonderful. You should have seen it.
- The show was wonderful. You should've seen it.