Tom herkesin güvende olup olmadığını merak etmekten kendini alamadı.
- Tom couldn't help but wonder if everybody was safe.
Tom, Mary'nin fikrini niçin değiştirdiğini merak etmekten kendini alamıyor.
- Tom can't help wondering why Mary changed her mind.
Çamaşır makinesi harika bir icattır.
- The washing machine is a wonderful invention.
Mısır piramitleri dünyanın yedi harikasından biridir.
- The pyramids of Egypt are one of the seven wonders of the world.
Hepimiz onun böyle iyi bir adamı niye terk ettiğini merak ettik.
- We all wondered why she had dumped such a nice man.
Sam'in nerede olduğunu ve ne yaptığını merak etti.
- She wondered where Sam was and what he was doing.
Onların hâlâ uyanık olması şaşılacak şey.
- It's a wonder they're still awake.
Hindistan cevizi yağı mucizeler yapar!
- Coconut oil does wonders!
Bu kuruluşta onların hepsi patron olduğu ve Hintli olmadığı için, herhangi bir karar alınması bir mucize.
- Since in this organization they're all chiefs and no Indians, it's a wonder any decisions get made.
O şaşkınlıkla etrafına bakındı.
- She looked around in wonder.
Sadece bir şaşkınlık şimdi bize yardımcı olabilir.
- Only a wonder can help us now.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
O kızın kim olduğunu merak ediyorum.
- I wonder who that girl is.
Şu kızın kim olduğunu merak ediyorum.
- I wonder who that girl is.
The wondred Argo, which in venturous peece / First through the Euxine seas bore all the flowr of Greece.
The idea was so crazy that it is a wonder that anyone went along with it.
Miss Paynter had a little wonder as to whether the man, as she called Mr. Lacy in her own mind, had ever been admitted to this room. She thought not.
He's a wonder at cooking.
The show was wonderful. You should've seen it.
- The show was wonderful. You should have seen it.
What a wonderful family!
- What a wonderful family.
... And she must have wondered, "Why couldn't I have a son who plays baseball? Why can't ...