Onunla sinemaya gitmeye çekindim.
- I hesitated to go to the movie with him.
Kızı onunla birlikte herhangi bir yere gitmeye isteklidir.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Yanımda neredeyse hiç param yok.
- I have hardly any money with me.
Benim yanımda şemsiyem vardı fakat arkadaşımın yoktu.
- I had an umbrella with me but my friend did not.
Bunun üzerine Tom'a yardım edemeyiz.
- We can't help Tom with that.
Sen bizimle Beyaz Saray'a kadar gelecek yeni köpek yavrusu kazandın.
- And you have earned the new puppy that's coming with us … to the White House.
Bizimle gelmek ister misiniz?
- Do you want to come with us?
Seninle Fransızca kullanmayı bıraktım.
- I've quit using French with you.
Seninle seyahat etmek istiyorum.
- I want to travel with you.
Kulübün bütün üyeleri benimle anlaştılar.
- All the members of the club agreed with me.
Bu akşam yemekte benimle olmak ister misin?
- Would you like to have dinner with me tonight?
Ben sizinle birlikte gitmek için hazırım.
- I am ready to go with you.
Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
- I agree with you to a degree.
Bununla ilgili bir sorun görmüyorum.
- I don't see a problem with this.
Bununla bir sorunun var mı?
- Do you have a problem with this?
Jack is sick today and doesn't really seem with it.
... how can we help him make the transition? ...
... I met him years ago, and I thought ...