O, Avustralya'da yaşamaya isteklidir.
- She is eager to live in Australia.
Tom Mary ile yeniden buluşmak için istekli.
- Tom is eager to meet Mary again.
Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
Tom Mary'yi görmek için sabırsızlanıyordu.
- Tom was eager to see Mary.
Tom katılmak için sabırsız gibi görünüyor.
- Tom seems eager to participate.