Babası vasiyetinde evi ona bıraktı.
- His father left him the house in his will.
Babası vasiyetinde evi ona bıraktı.
- Her father left her the house in his will.
Maalesef dileklerim yerine getirilmeyecek.
- I'm afraid that my wishes will not be fulfilled.
Umarım dileklerin gerçekleşecektir.
- I hope your wishes will come true.
Benim sponsorum benim öneriyi kabul etmek için istekliydi.
- My sponsor was willing to agree to my suggestion.
Riski almaya istekli olduğunuzu varsayıyorum.
- I assume you are willing to take the risk.
Bu dünyada, ne kadar arzu ederseniz edin asla gerçekleşmeyecek şeyler vardır.
- There are some things in this world that will never come true, no matter how much you wish for them.
Onlar amaçlarına ulaştılar.
- They will have achieved their goal.
Onu gördüğünde özür dilemek zorundasın.
- You will have to apologize when you see him.
Neden özür dilemek için bir mektup yazacağım?
- Why will I write a letter to apologize?
O, bir vasiyetname hazırladı.
- He has drawn up a will.
Azim ve sabır her kapıyı açar.
- Patience and hard work will conquer all.
Azimli insan duvarı deler.
- Faith will move mountains.
Onu kendi irademe karşı yaptım.
- I did it against my will.
Tom, onu onun iradesine karşı yaptı.
- Tom did it against his will.
İki tarafın da iyi niyetiyle, sorunumuzun üstesinden gelinebilir.
- With a bit of good will on both sides, our problems should be able to be resolved.
Seni vurmak istemiyorum, fakat zorunda kalırsam, vururum.
- I don't want to shoot you, but I will if I have to.
Jack, istemediğim halde beni oraya gönderdi.
- Jack made me go there against my will.
Siz sadece onu istemek zorundasınız ve o size verilecektir.
- You have only to ask for it and it will be given to you.
Benim sponsorum benim öneriyi kabul etmek için istekliydi.
- My sponsor was willing to agree to my suggestion.
Ben teklifinizi almaya istekliyim.
- I am willing to take your offer.
Sami onu yapmak için hevesliydi.
- Sami was willing to do that.
Tom onu yapmaya hevesli olduğunu söyledi.
- Tom said that he was willing to do that.
Tom Mary'nin ona gitarını vermek için gönüllü olacağını düşünmüyor.
- Tom doesn't think Mary would be willing to lend him her guitar.
Tom bir şey denemek için gönüllü.
- Tom is willing to try anything.
Yurt dışında olsam ve param bitse, ben daha fazla istemek için ailemi ararım.
- If I were abroad and I ran out of money, I would call my parents to ask for more.
Sorunun nasıl çözüleceği konusundaki fikrinizi duydum, ancak neyi kastettiğinizi örneklemenizi istemek zorunda kalacağım.
- I heard your idea on how to solve the problem, but I would have to ask you to exemplify what you mean.
Dick bize yardımcı olmak için isteklilik gösterdi.
- Dick showed a willingness to help us.
Düzeltmek için isteklilik bir bilgelik işaretidir.
- Willingness to correct is a sign of wisdom.
Sigarayı bırakmak kararlılık gerektirir.
- It takes will power to give up smoking.
Zor zamanlarda, insanlar geziye gitmek istemeyebilir fakat iyi kahve için fazla ödemeye istekli olabilirler.
- During hard times, people might not go on a trip, but they might be willing to pay extra for good coffee.
Çalışmak istemeyen, yemek de yemesin.
- If anyone is not willing to work, then he is not to eat, either.
Tom'un isteyerek gideceğini düşünüyor musun?
- Do you think Tom will go willingly?
Tereddütten uzak, isteyerek bana yardım etmeyi önerdi.
- Far from hesitating, she willingly offered to help me.
O,o kediye bakmak için istekliydi.
- He was willing to care for that cat.
Çalışmak istemeyen, yemek de yemesin.
- If anyone is not willing to work, then he is not to eat, either.
Nergisler solmaya başlıyor.
- The daffodils are starting to wilt.
Bahçedeki bir çiçek soluyor.
- A flower in the garden is wilting.
Nergisler solmaya başlıyor.
- The daffodils are starting to wilt.
Seve seve gelirdi fakat o tatildeydi.
- She would willingly come but she was on vacation.
N8, Nokia'nın Symbian 3 işletim sistemi kullanan ilk aygıtı olacak.
- The N8 will be the first device by Nokia with the Symbian^3 operating system
Bu yılın sonunda bir ekonomik kriz olacak.
- There will be an economic crisis at the end of this year.
Onu zamanında bitirmek için elinden geleni yapacaktır.
- He will do his best to finish it on time.
Öldürmenin dışında bir şey yapacaktır.
- He will do anything but murder.
Onu sakinleştirin, olur mu?
- Quiet him down, will you?
Bu konuda bana yardımcı olur musun?
- Will you help me with this?
Tom yapmasını istediğimiz her şeyi isteyerek yaptı.
- Tom has willingly done everything we've asked him to do.
Tom isteyerek tek başına oraya asla gitmeyecek.
- Tom will never willingly go there by himself.
Ben teklifini kabul etmeye hazırım.
- I'm willing to accept your offer.
Tom Mary için neredeyse her şeyi yapmaya hazır.
- Tom is willing to do almost anything for Mary.
Böyle yüksek bir bedel ödemeye razı değilim.
- I'm not willing to pay such a high price.
Onu yapmak için dünden razı olurdum.
- I would be more than willing to do that.
Senin için seve seve her şeyi yaparım.
- I am quite willing to do anything for you.
Seve seve gelirdi fakat o tatildeydi.
- She would willingly come but she was on vacation.
I will rejoin you, and we will fly ; but from this moment until then, let us not tempt Providence, Morrel; let us not see each other; it is a miracle, it is a providence that we have not been discovered; if we were surprised, if it were known that we met thus, we should have no further resource.”.
Eventually I submitted to my parents' will.
Unfortunately, only one of these gloves will actually fit over my hand.
He willed his stamp collection to the local museum.
Most creatures have a will to live.
Grant what Thou dost command, and command what Thou wilt.
I auow by this most sacred head / Of my deare foster child, to ease thy griefe, / And win thy will .
How telling is it that many women will volunteer for temporary disablement by wearing high heeled shoes that hobble them?.
see God's goodwill toward men, hear how generally his grace is proposed, to him, and him, and them, each man in particular, and to all. 1 Tim. ii. 4. God will that all men be saved, and come to the knowledge of the truth..
All the fans were willing their team to win the game.
Of course, man's will is often regulated by his reason.
He felt a great will to make a pilgrimage to the Holy Land.
Why then dost thou, O man, that of them all / Art Lord, and eke of nature Soueraine, / Wilfully make thy selfe a wretched thrall ?.
One of us needs to verify the source. — Will do, but I could use some help.
If my boyfriend isn't willing to change his drinking habits, I will split up with him.
Now this is a process of the mind or thought, of which I would willingly know the foundation.
What dost thou professe? What would’st thou with vs?.
The free access model, the media magnate said last week, was malfunctioning. Well he would, wouldn't he?.