Her zamanki gibi, Mike, bu öğleden sonra toplantı için geç kalmıştı.
- As usual, Mike was late for the meeting this afternoon.
Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.
- As usual, the physics teacher was late for class.
Hiç söylemeye gerek yok, her zaman olduğu gibi Judy geç geldi.
- Needless to say, Judy came late as usual.
Tom ve Mary her zaman olduğu gibi boşa zaman harcıyordu.
- Tom and Mary were wasting time, as usual.
Bugün her zamanki gibi kalbimdesin.
- You are in my heart today as always.
Keiko bize her zamanki gibi hoş bir gülümseme gösterdi.
- As always, Keiko showed us a pleasant smile.
He seems as busy as ever.
- Er scheint so beschäftigt wie immer zu sein.
He is as healthy as ever.
- Er ist wie immer wohl auf.