Bir zamanlar İngiltere'de çok kötü bir kral yaşarmış.
- Once there lived a very wicked king in England.
Kötü Haman Pers krallığındaki Yahudilerin hepsini silip yok etmeye çalıştı.
- The wicked Haman tried to wipe out all of the Jews in the kingdom of Persia.
I am very against the legalisation of drugs - Uyuşturucuların yasalaşmasına tümüyle karşıyım.
We got very drunk. - Zilzurna sarhoş olduk.
You are the very definition of love - Sen aşkın ta kendisisin.
Bunlar çok eski kitaplar.
- These are very old books.
Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
- I haven't a very good dictionary.
Yemek hakkında pek müşgülpesent değilim.
- I'm not very particular about food.
Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.
- Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
Mac, benim arkadaşım. O, köpekleri çok sever.
- Mac is my friend. He likes dogs very much.
Ben köpekleri çok severim.
- I like dogs very much.
He left his last job for very this reason - İşinde tam bu yüzden ayrıldı.
Burası tam uzun süredir ziyaret etmek istediğim yer.
- This is the very place that I have long wanted to visit.
Trafik çok yoğundu. Arabalar tampon tampona dizilmişti.
- The traffic was very heavy. The cars were lined up bumper to bumper.
Marcus had scratched a door; the very one I had just entered moments ago, with a pen that had run out of ink - Marcus birkaç dakika önce girmiş olduğum aynı kapıyı mürekkebi tükenmiş bir kalemle çizdi.
O imkansız. Seninle aynı fikirde olmamalıyım. Bu çok mümkün.
- That's impossible. I must disagree with you. It's very much possible.
O sadece bir doktor değil, aynı zamanda çok ünlü bir roman yazarıdır.
- Not only was he a doctor, he was also a very famous novelist.
Those were his very last words - Bunlar onun en son sözleriydi.
Pinokyo, seni yaramaz çocuk!
- Pinocchio, you wicked boy!
This is the very proof of God's grace - Bu Tanrı'nın lütfunun kati kanıtıdır.
Seri katillerin çoğu, çocukluklarında şiddete maruz kalmışlardır, ama çocukluklarında şiddete maruz kalan çok az insan, sonradan seri katil olmuştur.
- Most serial killers have experienced brutal childhoods, but very few people who experienced brutal childhoods later become serial killers.
Leyla ve Sami çok korkunç bir katil çiftiydi.
- Layla and Sami were a very gruesome couple of killers.
Mayısta bile hava çok soğuk.
- It's even very cold in May.
Makyajsızken bile çok hoş.
- Even without makeup, she's very cute.
O salt melodi bana gençliğimi hatırlattı.
- That very tune reminded me of my adolescence.
Cinderella'nın iki aşağılık üvey kız kardeşi vardı.
- Cinderella had two wicked stepsisters.
Fed close? Why, it's eaten into t' hard wick. (spoken of a pasture which has been fed very close).
Trim the wick fairly short, so that the flame does not smoke.
The fabric wicks perspiration away from the body.
I niver knew such an a thing afore in all my wick. — Ashby, 12 July 1875.
The moisture slowly wicked through the wood.
I'll swop wi' him my poor dead horse for his wick. — Ballads and Songs of the Peasantry of England, page 210.
That was a wicked guitar solo, bro!.
There's no rest for the wicked.
- There is no rest for the wicked.
There is no rest for the wicked.
- There's no rest for the wicked.