Benim için her şeyden önemlisin.
- Du bist für mich wichtiger als alles auf der Welt.
İş benim için en önemlisi.
- Arbeit ist mir das Wichtigste.
Hatalı olduğunuzu kabul ettiğiniz için çok büyüksünüz.
- It's very big of you to admit you're wrong.
Yurt dışındaki Japon turistler çok para harcarlar.
- Japanese tourists abroad are big spenders.
O, cüsseli, yavaş hareket eden bir adamdı.
- He was a big, slow-moving man.
Cüsseli erkekler her zaman güçlü değildir.
- Big men are not always strong.
Niçin o kadar mühim bir şeyi söylemek için beni uyandırdın? Şimdi, asla işime konsantre olamayacağım.
- Why did you wake me up to tell me something that big? Now, I'll never be able to concentrate on my work!
Twitter İslâm'ın en büyük düşmanları arasındadır.
- Twitter is among the biggest enemies of Islam.
Büyük bir hataydı ki, o caydı.
- He broke his promise, which was a big mistake.
Sami büyük bir şehre gitmek ve zengin ve de ünlü olmak istedi.
- Sami wanted to go to a big city and be rich and famous.
Ken'in köpeği çok iri.
- Ken's dog is very big.
Mary'nin iri kahverengi gözleri var.
- Mary has big brown eyes.
Creativity is an important aspect for the development of human.
- Die Kreativität ist ein wichtiger Aspekt für die Entwicklung des Menschen.
I wish I could care more about my grades but it seems that, at a certain point of my life, I decided they wouldn't be so important anymore.
- Ich wünschte, ich könnte mir mehr aus Noten machen, aber scheinbar habe ich an einem gewissen Punkt in meinem Leben entschieden, dass es nicht mehr so wichtig sei.