whole, entire

listen to the pronunciation of whole, entire
الإنجليزية - التركية

تعريف whole, entire في الإنجليزية التركية القاموس.

one
bir

Birini tanıyorum da ötekini değil. - I know one of them but not the other.

Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir. - This is a good book, but that one is better.

one
{i} tek

Onun bürosunu tekrar tekrar aradım fakat kimse cevap vermedi. - I called his office again and again, but no one answered.

Bir, üç ve beş tek sayılardır. - One, three, and five are odd numbers.

one
{i} biri

Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek. - One of my dreams is to learn Icelandic.

Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir. - Dustin Moskovitz is a Jewish entrepreneur. He is one of the co-founders of Facebook.

one
bir rakamı
one
{i} birisi

En favori melodilerimden birisi radyoda çalıyordu. - One of my favorite tunes was playing on the radio.

Birisi o birahanede fazla müzik dinlemez. - One won’t hear much music in that pub.

one
{i} kimse

Kimse benim fikirlerimi dinlemek istemiyor. - No one wants to listen to my opinions.

Hiç kimse beni anlamıyor. - No one understands me.

one
bir (sayı olarak)
one
{s} 1. bir: Give me one loquat. Bana bir maltaeriği ver. One hundred and twenty people came. Yüz yirmi kişi geldi. One half of them were crazy
one
belirli biri
one
adında biri
one
bir sayısı
one
bir tane

Pasaportumu kaybettim. Yeni bir tane almak zorunda kalacağım. - I lost my passport. I'll have to get a new one.

Çantam çok eski. Yeni bir tane almalıyım. - My bag is too old. I must buy a new one.

one
aynı

İki insan her zaman aynı görüşe sahipse, bunlardan biri gereksizdir. - If two men always have the same opinion, one of them is unnecessary.

Biz bu konuda hepimiz aynı fikirdeyiz. - We are all one on that point.

one
her biri

Onların her birine bin yen verdim. - I gave them one thousand yen each.

Her biri bin dolar ödedi. - Each person paid one thousand dollars.

one
one another birbirlerini
one
adam

Körlerin ülkesinde, tek gözlü adam kraldır. - In the country of the blind, the one-eyed man is king.

O, dünyanın en büyük bilim adamlarından biri olarak kabul edilir. - He's considered to be one of the greatest scientists in the world.

one
kişi

Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır. - That's one small step for a man, one giant leap for mankind.

Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi. - My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!

one
one and sixpence eski
الإنجليزية - الإنجليزية
one

Body and soul are not separate; they are one.