İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi.
- While the civil war went on, the country was in a state of anarchy.
Kamp gezisi sırasında, Tom dizanteri oldu.
- While on the camping trip, Tom got dysentery.
Diğerlerinki bir kılıç iken, bir gladyatörün seçtiği silah topuzdur.
- One gladiator's weapon of choice is the mace, while the other's is a sword.
O, Japonya'da iken kasaba kasaba dolaştı.
- He went about from town to town while he was in Japan.
Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
- While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
Söylediklerini anlamama karşın, öyle yapamıyorum.
- While I understand what you are saying, I cannot do accordingly.
İngilizce sevmesine rağmen, o, matematikte zayıftır.
- While he likes English, he is weak in mathematics.
O her zaman sigara içmeye devam etti.
- He kept smoking all the while.
Müzik dinlediğim zaman sık sık çalışırım.
- I often study while listening to music.
Lütfen sürüş esnasında sürücüyle konuşmayın.
- Please do not talk to the driver while he's driving.
Tom okul için hazırlık yaparken, ben de kahvaltımı bitirdim.
- I finished eating breakfast while Tom was getting ready for school.
Peter, Nancy bir süre içinde hazır olacaklar.
- Peter, Nancy will be ready in while.
Hava çok sıkıntılı;sanırım kısa süre içinde gök gürleyecek.
- It's so muggy; I think it will thunder in a short while.
Soruyu bir süre düşünüp taşındı.
- She pondered the question for a while.
Eve gelirken onunla karşılaştım.
- I met him while I was coming home.
Eve gelirken onu gördüm fakat o beni görmemiş gibi davrandı.
- While I was coming home I saw him, but he pretended that he hadn't seen me.
Neden yaptığımı bitirinceye kadar burada beklemiyorsun?
- Why don't you wait here while I finish what I'm doing?
Sadece bir süre burada dinlenelim, ayaklarım o kadar çok ağrıyor ki yürüyemiyorum.
- Let's just rest here for a little while, my feet are aching so much I can't walk.
Araba sürerken emniyet kemerini bağla.
- Fasten your seat belt while driving.
Ayakkabılarımı bağlarken bunu tut.
- Hold this while I tie my shoes.
Bazen yeni şeyleri denemek iyidir.
- It's good to try new things once in a while.
Tom kısa sürede ziyaret edecek.
- Tom is coming over in a little while.
Kısa süre içinde seni aramadığım için üzgünüm.
- I'm sorry I haven't called you in a while.
Ara sıra sinemaya giderim.
- I go to the movies once in a while.
Ara sıra tenis oynarım.
- I play tennis once in a while.
Bu gerçekten biraz vakit alacak.
- It's just going to take a while.
Bir süredir gerçekten birbirimizle vakit geçirmedik.
- We haven't really spent time with each other for a while.
This case, while interesting, is a bit frustrating.
He lectured for quite a long while.
I'll wait while you've finished painting.