Yumi oraya kendi gitti.
- Yumi went there by herself.
Haydi Arianna, hızlan, yoksa asla oraya ulaşamayacağız!
- Come on, Arianna, speed up or we'll never get there!
Yıllar önce orada bir kale vardı.
- There was a castle here many years ago.
Onlar orada garip bir hayvan gördü.
- They saw a strange animal there.
Parkta kuşlar burada şurada ötüyorlar.
- Birds are singing here and there in the park.
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Masanın üzerinde bir kedi var.
- There's a cat on the table.
Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
O konuda hiçbir şüphe yok.
- There's no doubt about it.
O konuda hiçbir sorun yoktu.
- There was no question about that.
Oradaki erkek çocuk Tom'un erkek kardeşi olmalı.
- That boy over there will be Tom's brother.
O, oradaki erkek çocuktan daha yaşlıdır.
- He is older than the boy who is over there.
Her işte bir ölçüde stres vardır.
- There's a degree of stress in every job.
Her işte bir hayır vardır!
- There is a silver lining to every dark cloud!
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
- Let's have a tea break somewhere around there.
Oralarda bir yerde bir zımba göremiyor musun?
- Can't you see a stapler somewhere around there?
Orada birini gördün mü?
- Did you see anybody there?
Bunu bana yanıtla. Onu orada gördün mü?
- Answer me this. Did you see her there?
En az elli bin kişi orayı ziyaret etti.
- No fewer than fifty thousand people visited there.
Unzen dağı öylesine güzel bir yer ki birçok insan orayı ziyaret eder.
- Mt. Unzen is such a nice place that many people visit there.
Spend their good there it is reasonable.