O her ne ise, ben yapmadım.
- Whatever it is, I didn't do it.
Her ne istiyorsanız yiyebilirsiniz.
- You can eat whatever you like.
Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.
- I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day.
Hakkında endişe edeceğin herhangi bir şey yok.
- You have nothing whatever to worry about.
İhtiyacın olan her kitabı sana ödünç vereceğim.
- I will lend you whatever book you need.
Ben senin yapmamı istediğin her şeyi yapacağım.
- I'll do whatever you want me to do.
Ne olursa olsun, hiç kimseye bunun hakkında bir şey anlatmayacağım.
- Whatever happens, I won't tell anybody about it.
O sarhoşken, homurdanıyor ve kavga ediyor. O ayıkken, eline ne gelirse atıyor ve hiçbir şey söylemiyor.
- When he is drunk, he grumbles and fights. When he is sober, he lies on whatever comes to hand and says nothing.
Okumak istediğin herhangi bir kitabı alabilirsin.
- You may have whatever book you want to read.
Hakkında mahcup olacağın herhangi bir şey yok.
- You have nothing whatever to be embarrassed about.
O hangi oyunu oynarsa oynasın her zaman kazanır.
- Whatever game he plays, he always wins.
Hangi tür yardıma ihtiyacı varsa Tom'a ver.
- Give Tom whatever help he needs.
Whatever choice you make, there will be consequences.
She's like so whatever / You can do so much better.
Do you want Chinese or Mexican for lunch today? — Whatever.
Whatever utility the work may have outside of its stated boundaries will be largely because of such a nonprovincial approach.
Child: Whatever.
I’m whacked on antidepressants and Diet Coke, and i’m willing to bet my buzz is better.But whatever creams your twinkie.
Answer: Whatever it takes.
Friend #2: w/e, I don't care.
... or whatever it is. ...
... Or, we've got to get her a new throat, or whatever. ...