Biraz temiz havanın girmesine izin vermek için pencereyi açtım.
- I opened the window to let in some fresh air.
Tom'un kazanmasına izin vermek zorunda kaldım.
- I had to let Tom win.
Bunun çalışmalarınıza engel olmasına izin vermeyin.
- Don't let this interfere with your studies.
Seni işinden engellememe izin verme.
- Don't let me keep you from your work.
Tom köpeği bırakmak için arka kapıyı açtı.
- Tom opened the back door to let the dog out.
Onu sıkıca tuttu ve hiç bırakmak istemedi.
- She held him tightly and never wanted to let go.
Tom Mary'nin onu öpmesine izin vermek niyetinde değildi.
- Tom didn't intend to let Mary kiss him.
Tom Mary'ye yol vermek için öne geçmeye karar verdi.
- Tom decided to go ahead let Mary have her way.
Bir sürü eski mektup attı.
- He threw away a bunch of old letters.
Dün eski bir arkadaştan bir mektup aldım.
- I got a letter from an old friend yesterday.