Sosyal refahla ilgili konferansa katıldı.
- She attended the lecture on social welfare.
Öğrencilerimizin deprem kurbanlarının refahına katkıda bulunmaları için bize izin verin; cebimizdeki bozuk paralar bile bir yere kadar yeterli olacaktır.
- Let us students contribute to the welfare of the victims of the earthquake; even loose change will go a long way.
Devletten aldığım yardımla geçiniyorum, ne arabam ne başka bir şeyim var.
- I'm living on welfare, without a car or anything.
Kurul sosyal yardımı görüşüyor.
- The committee is discussing social welfare.