Televizyon seyretmek yerine, çocuklar dışarıda oynadılar.
- Instead of watching television, the children played outside.
Seyretmek için favori sporun nedir?
- What's your favorite sport to watch?
Bu benim dün aldığım kol saati.
- This is the watch I bought yesterday.
Annemize bir kol saati verdik.
- We gave our mother a watch.
Biz hangi programın açık olduğuna bakmaksızın televizyon izlemeye eğilimliyiz.
- We are apt to watch television, irrespective of what program is on.
Diğeri şekerleme yaparken bizden biri nöbet tutsun.
- Let one of us keep watch while another takes a nap.
İlk nöbeti ben alacağım.
- I'll take the first watch.
Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.
- We men are used to waiting for the women.
Beklemenin bir faydası yok.
- There's no point in waiting.
Diyetime dikkat etmeli miyim?
- Should I watch my diet?
Tom sizin için dikkat etmemi istedi.
- Tom told me to watch out for you.
Dan video gözetim görüntülerini izledi.
- Dan watched the video surveillance footage.
Dan'ı izleyen bir gözetim ekibi vardı.
- There was a surveillance team watching Dan.
Hasta olma sana en azından evde kalmak ve film izlemek için mükemmel bir bahane verir.
- At least being sick gives you the perfect excuse to stay home and watch movies.
Felicja, TV izlemekten hoşlanır.
- Felicja enjoys watching TV.
Kol saatimi kaybettim.
- I have lost my watch.
O, ona bir saat verdi.
- She gave him a watch.
Bebeğe bakman gerekiyordu.
- You were supposed to be watching the baby.
Tom çocuklara bakmayı önerdi.
- Tom offered to watch the kids.
Televizyon seyretmek yerine, çocuklar dışarıda oynadılar.
- Instead of watching television, the children played outside.
Bir Fransız filmi seyretmek istiyorsun, değil mi?
- You want to watch a French movie, don't you?
Sovyet Rusya'sında, televizyon seyirciyi izler!
- In Soviet Russia, television watches the audience!
Babam genellikle akşam yemeğinden sonra televizyon izler.
- My father usually watches television after dinner.
Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.
- Go out and breathe some fresh air instead of watching TV.
Annem televizyon seyretmekten nefret eder.
- My mother hates watching the television.
Anne bebek-bakıcısından çocukları gözlemesini rica etti.
- Mother asked the babysitter to watch the children.
Gözlerinde gözyaşlarıyla TV izliyordu.
- She was watching TV with tears in her eyes.
Bütün gece annesine nezaret etti.
- She watched over her mother all night.
Bir otobüs beklerken, arkadaşımla buluştum.
- Waiting for a bus, I met my friend.
Bekleme salonunda beş hasta vardı.
- Five patients were in the waiting room.
Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
- The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
Kütüphanenin önünde beni bekleyen bir arkadaşım var.
- I have a friend waiting for me in front of the library.
Öğrenci öğretmenin onu izlemesine çok kızdı.
- The student became very nervous with the teacher watching him.
Code Lyoko'yu izlemeyi seviyorum.
- I like watching Code Lyoko.
Pokémon izleyerek büyüdüm.
- I grew up watching Pokemon.
Futbol oyunlarını izlemeyi severim.
- I love watching soccer games.
Jim kızgın çünkü sinema randevusu gerçekleşmedi ve yağmurda onu bekleyerek bir saat geçirdi.
- Jim's angry because his date for the movie stood him up and he wasted an hour waiting for her in the rain.
Otobüs bekleyerek burada kalmaktansa yaya gitmeyi tercih ederim.
- I would rather go on foot than stay here waiting for the bus.
Cumartesi öğleden sonrayı tamamen çok fazla TV izleyerek geçirdim.
- I spent Saturday afternoon watching entirely too much TV.
Dün gece iki saati televizyon izleyerek geçirdim.
- I spent two hours watching television last night.
Dikkat etmek zorundasınız.
- You have to watch out.
Yılın bu zamanında çığlara dikkat etmek zorundasın.
- You have to watch out for avalanches at this time of the year.
Eşyalarımı gözlemesini istedim.
- I asked her to watch my things.
Anne bebek-bakıcısından çocukları gözlemesini rica etti.
- Mother asked the babysitter to watch the children.
The second watch of the night began at midnight.
Put a little baking soda in some vinegar and watch what happens.
More people today carry a watch on their wrists than in their pockets.
Watch what you say.
So on the morne Sir Trystram, Sir Gareth and Sir Dynadan arose early and went unto Sir Palomydes chambir, and there they founde hym faste aslepe, for he had all nyght wacched .
He has to watch the kids that afternoon.
I'm tired of watching TV.
The watch stopped the travelers at the city gates.
You should watch that guy. He has a reputation for lying.
... your conversation about what you're watching. ...
... Because I mean, are people going to be watching ...