We lay emphasis on the importance of being sincere.
- Biz samimi olmanın önemini vurgularız.
He put emphasis on the importance of the exercise.
- O, egzersizin önemi üzerine vurgu yaptı.
I want to emphasize this point in particular.
- Ben özellikle bu konuyu vurgulamak istiyorum.
I stressed the point.
- Ben konuyu vurguladım.
The author's juxtaposition of the two characters highlights their differences, but also their similarities.
- Yazarın iki karakteri bir araya getirmesi, onların farklılıklarının yanı sıra onların benzerliklerini de vurguluyor.
Take a screenshot of just the highlighted text.
- Sadece vurgulanan metnin ekran görüntüsünü alın.
However, stressed Vladimir Putin, today is another situation.
- Vladimir Putin vurguladı, ancak bugün başka bir durumdur.
The teacher stressed the importance of daily practice.
- Öğretmen günlük çalışmanın önemini vurguladı.
Where is the accent on the word 'Australia?'
- 'Avustralya' kelimesinde vurgu nerede?
In the word tomorrow, the accent is on the second syllable.
- Tomorrow kelimesinde vurgu ikinci hecededir.
The doctor emphasized that the patient had only a few days.
- Doktor hastanın sadece birkaç günlük ömrü olduğunu vurguladı.
She emphasized the importance of education.
- O, eğitimin önemini vurguladı.
There was a statement in the Asahi newspaper yesterday or the day before stressing that you shouldn't quote Wikipedia.
- Dün ya da evvelsi gün Asahi gazetesinde Wikipedia'dan alıntı yapmamanız gerektiğini vurgulayan bir ifade vardı.
However, stressed Vladimir Putin, today is another situation.
- Vladimir Putin vurguladı, ancak bugün başka bir durumdur.