The author's juxtaposition of the two characters highlights their flaws.
- Yazarın iki karakterinin yan yana koyulması onların kusurlarını vurguluyor.
The author's juxtaposition of the two characters highlights their differences, but also their similarities.
- Yazarın iki karakteri bir araya getirmesi, onların farklılıklarının yanı sıra onların benzerliklerini de vurguluyor.
In Esperanto, the penultimate syllable is stressed.
- Esperanto'da sondan bir önceki hece vurguludur.
We lay emphasis on the importance of being sincere.
- Biz samimi olmanın önemini vurgularız.
He put emphasis on the importance of the exercise.
- O, egzersizin önemi üzerine vurgu yaptı.
I want to stress this point.
- Bu konuyu vurgulamak istiyorum.
The teacher particularly emphasized that point.
- Öğretmen özellikle o noktaya vurgu yaptı.
Fadil's story was highlighted in several newspapers.
- Fadıl'ın hikayesi birkaç gazetede vurgulandı.
The word before XYZ should be highlighted in yellow.
- XYZ'den önceki kelime sarı ile vurgulanmalı.
I wrote down every phrase in his speech that he stressed.
- Konuşmasında vurguladığı her ifadeyi not aldım.
I stressed the point.
- Ben konuyu vurguladım.
Where does the accent fall in the word Australia?
- Avustralya kelimesinde vurgu nereye düşer?
Where is the accent on the word 'Australia?'
- 'Avustralya' kelimesinde vurgu nerede?
He emphasized the importance of education.
- O, eğitimin önemini vurguladı.
She emphasized the importance of education.
- O, eğitimin önemini vurguladı.
There was a statement in the Asahi newspaper yesterday or the day before stressing that you shouldn't quote Wikipedia.
- Dün ya da evvelsi gün Asahi gazetesinde Wikipedia'dan alıntı yapmamanız gerektiğini vurgulayan bir ifade vardı.
I stressed the point.
- Ben konuyu vurguladım.