Jeopolitik durum çok değişkendir.
- The geopolitical situation is very volatile.
Durum değişken görünüyor.
- The situation sounds volatile.
Durum son derece geçici.
- The situation is extremely volatile.
Şöhretler gelip geçici. Sadakatler değişken. Yönetim ekipleri gittikçe elemanlarından daha kopuk.
- Reputations are volatile. Loyalties are fickle. Management teams are increasingly disconnected from their staff.
Pazar çok istikrarsız.
- The market is very volatile.
Onun, kız kardeşiyle çok oynak bir ilişkisi vardı.
- She had a very volatile relationship with her sister.
Sami, Leyla'yı hayli oynak bir kişi olarak tanımladı.
- Sami described Layla as a someone who was highly volatile.