Sami görünür şekilde sarsıldı.
- Sami was visibly shaken.
İlkbaharın hala görünür bir işareti yoktu.
- There still weren't any visible signs of spring.
Yarının toplam güneş tutulması, güney yarımküreden görünür olacaktır.
- Tomorrow's total eclipse of the sun will be visible from the southern hemisphere.
Onun için görünüşte o sorumlu.
- He is apparently responsible for it.
Tom görünüşte otuz yaşlarında yakışıklı bir adam.
- Tom is a handsome man, apparently in his thirties.
Belli ki Tom Mary'den hoşlanmıyor.
- Apparently, Tom doesn't like Mary.
Belli ki o adam bizi yanıltıyor.
- The man is apparently deceiving us.
O tamamen gözle görülebilir.
- It's completely visible.
O yıldız çıplak gözle görülebilir.
- That star is visible to the naked eye.
Tom, görünen o ki çok ikna ediciydi.
- Tom was apparently very convincing.
Ben Tom'un Mary'ye ödediğini düşündüm ama görünüşe bakılırsa ben yanlışmışım.
- I thought Tom had paid Mary, but apparently I was wrong.
Görünüşe bakılırsa, Tom, Mary ve John'un düğününe gitmek istemiyordu.
- Tom apparently didn't want to go to Mary and John's wedding.
Tom görünüşe göre Mary'nin söylediğine inandı.
- Tom apparently believed what Mary said.
Tom müzik söz konusu olduğunda, görünüşe göre bir tür dahidir.
- Tom is apparently some kind of genius when it comes to music.
Anlaşılan o eski püskü daire boş.
- Apparently that shabby flat is vacant.
Anlaşılan Mary beni sevmiyor.
- Apparently, Mary doesn't like me.
Dün kuruldan yeni bir direktif aldık. Onlar en göze çarpan projelere odaklanmamızı istiyor.
- We received a new directive from the board yesterday. They want us to focus on our most visible projects.
Renk tüm görünen şeylerin en kutsal unsurudur.
- Color is the most sacred element of all visible things.
Açık havada, Estonya kıyısı Helsinki'den görülebilir.
- During clear weather, the coast of Estonia is visible from Helsinki.