Belki sen haklısın, ben bencilce davrandım.
- Vielleicht hast du Recht, ich war egoistisch.
Civarımızda belki başka bir gemi vardır.
- Es ist vielleicht ein anderes Schiff in unserer Nähe.
Civarımızda belki başka bir gemi vardır.
- Es ist vielleicht ein anderes Schiff in unserer Nähe.
Evet. Hayır. Belki. Bilmiyorum.
- Ja. Nein. Vielleicht. Ich weiß nicht.
O, meydana gelmek zorunda değildi.
- That didn't have to happen.
Ters bir şey olmak üzereydi.
- Something wrong was about to happen.
Bir şey olmak üzere olduğunu hissetti.
- He felt that something was about to happen.
Bradford tartışmasız İngiltere'deki en çirkin şehirdir.
- Bradford is arguably the ugliest town in Britain.