Tom ve ben hep kavga ederiz.
- Tom and I fight all the time.
Ben bunu hep yaparım.
- I do it all the time.
The New York Times onun galerisini her zaman eleştirir.
- The New York Times reviews her gallery all the time.
İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
- On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
John sürekli hatalar yapıyordu.
- John was making mistakes all the time.
Tom sürekli TV izler.
- Tom watches TV all the time.
I have never been this excited about having an album. I play it all the time.