Onlar arasında belirgin bir fark var.
- There's a distinct difference between them.
Onun nasıl ilerleyeceği konusunda hiçbir belirgin fikri yok.
- He has no distinct idea of how to proceed.
Tom'un sağ gözünün altında farklı bir yara izi vardı.
- Tom has a distinctive scar under his right eye.
O iki fikir oldukça farklıdır.
- Those two ideas are quite distinct.
Uzun boy, basketbolda bariz bir avantajdır.
- Height is a distinct advantage in basketball.
O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
- He advocated abolishing class distinctions.
İyi ve kötü arasında ayrım yapabilirim.
- I can make a distinction between good and bad.
... course of the year is make it very clear to the Iranian government that we are offering ...
... eyewitnesses. We've read their accounts now about what happened. It was very clear ...