Ben sadece ağır bir hastalık atlattım.
- I just got over a severe illness.
Şu anda çok şiddetli bir deprem her an olabilir.
- We may have a very severe earthquake any moment now.
Toplantıya katılamamamın nedeni şiddetli bir baş ağrımın olmasıydı.
- The reason I could not attend the meeting was that I had a severe headache.
O, çocuklarına karşı sertti.
- He was severe with his children.
Belediye başkanını sert bir biçimde eleştirdi.
- He severely criticized the mayor.