Debby'ye merhaba dedim fakat o beni bütünüyle görmezlikten geldi.
- I said hello to Debby but she totally ignored me.
Bütünüyle abartmıyorum.
- I'm totally not exaggerating.
Fadıl bir şeylerin çok yanlış olduğunu biliyordu.
- Fadil knew that something was terribly wrong.
Tom Fransızca öğrenmekle çok fazla ilgileniyor gibi gözükmüyor.
- Tom didn't seem terribly interested in learning French.
Çorba son derece sıcak.
- The soup is terribly hot.
Bruce kız arkadaşı onu terk ettiğinde son derece üzülmüştü, ama kısa sürede atlattı.
- Bruce was terribly upset when his girlfriend left him, but he soon got over it.
Sırp trenleri korkunç bir şekilde yavaş...
- Serbian trains are terribly slow.
Bundan korkunç bir şekilde utanıyorum.
- I'm terribly ashamed of this.
Tom tamamen heder olmuş.
- Tom was totally wasted.
Çocuk tamamen ebeveynlerine bağımlıydı.
- The boy is totally dependent on his parents.
Benim yavru köpeğim öldü ve ben berbat bir şekilde üzgünüm.
- My puppy died, and I'm terribly upset.
Tom'a berbat bir şekilde muamele edilmişti.
- Tom was treated terribly.
Bu hafta her ikimiz için de aşırı yoğundu.
- This week has been terribly busy for both of us.
Aşırı derecede pahalı.
- It's terribly expensive.