Çok kibar olsa bile ona kesinlikle güvenmiyorum. - Even if he's very nice, I don't really trust him.
Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
- That tie suits you very well.
Bunlar çok eski kitaplar.
- These are very old books.
I am very against the legalisation of drugs - Uyuşturucuların yasalaşmasına tümüyle karşıyım.
We got very drunk. - Zilzurna sarhoş olduk.
You are the very definition of love - Sen aşkın ta kendisisin.
Yemek hakkında pek müşgülpesent değilim.
- I'm not very particular about food.
Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.
- Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
Köpeklere çok düşkündür.
- She is very fond of dogs.
Ben köpekleri çok severim.
- I like dogs very much.
He left his last job for very this reason - İşinde tam bu yüzden ayrıldı.
Trafik çok yoğundu. Arabalar tampon tampona dizilmişti.
- The traffic was very heavy. The cars were lined up bumper to bumper.
Tam sonuna kadar vazgeçme.
- Never give up till the very end.
Marcus had scratched a door; the very one I had just entered moments ago, with a pen that had run out of ink - Marcus birkaç dakika önce girmiş olduğum aynı kapıyı mürekkebi tükenmiş bir kalemle çizdi.
O imkansız. Seninle aynı fikirde olmamalıyım. Bu çok mümkün.
- That's impossible. I must disagree with you. It's very much possible.
Tom'un yaptığı çok emniyetli olmayan tek şey her Web sitesi için aynı şifreyi kullanmasıdır.
- One thing Tom does that isn't very safe is that he uses the same password for every website.
Those were his very last words - Bunlar onun en son sözleriydi.
Mayısta bile burada hava çok soğuk olabilir.
- It can be very cold here even in May.
Makyajsızken bile çok hoş.
- Even without makeup, she's very cute.
This is the very proof of God's grace - Bu Tanrı'nın lütfunun kati kanıtıdır.
Leyla ve Sami çok korkunç bir katil çiftiydi.
- Layla and Sami were a very gruesome couple of killers.
Seri katillerin çoğu, çocukluklarında şiddete maruz kalmışlardır, ama çocukluklarında şiddete maruz kalan çok az insan, sonradan seri katil olmuştur.
- Most serial killers have experienced brutal childhoods, but very few people who experienced brutal childhoods later become serial killers.
O salt melodi bana gençliğimi hatırlattı.
- That very tune reminded me of my adolescence.
Doğum günü için çok özel bir şey istiyor.
- She wants something very special for her birthday.
Laura elbiseleri hakkında çok özel.
- Laura is very particular about her clothes.
This is the very house where we stayed - Oturduğumuz gerçek (asıl) ev buydu.
O gerçekten çok zeki.
- He is very clever indeed.
Tom gerçekten hissettiği şekli gizlemede çok iyi değildir.
- Tom isn't very good at concealing the way he really feels.
Seni anlamak gerçekten çok zor.
- Understanding you is really very hard.
Ben ırkçı değilim, ama ile başlayan her cümlenin gerçekten çok ırkçı olması muhtemeldir.
- Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed.
Durum çok korkunç oldu.
- The situation became very dire.
Dünyanın dışı çok korkunçtur.
- The world outside is very scary.
Biz pek çok konuşmadık.
- We didn't talk very much.
O komedyen çok komik.
- That comedian is very funny.
Söylediğin çok komikti.
- What you said was very funny.
Tom Fransızcayı çok fazla konuşmaz.
- Tom can't speak very much French.
Hanako keki çok fazla seviyor.
- Hanako likes cake very much.
Bay Brown Japonca'yı çok iyi konuşur.
- Mr Brown speaks Japanese very well.
Babam, senin anneni çok iyi tanır.
- My father knows your mother very well.
Tom büyük bir olasılıkla geç kalacak.
- Tom is very likely to be late.
Ben çok sık kayak yapmaya giderim.
- I go skiing very often.
Tom çok sık öğle yemeğinden sonra bir saat şekerleme alır.
- Tom very often takes a nap for an hour after lunch.
Pekala, durumunuza anlayış göstereceğiz.
- Very well, we'll make allowance in your case.
Burada çok az mağaza var ve sinema da korkunç.
- There are very few shops and the cinema is awful.
Çok az sayıda İngilizce kitabım var.
- I have very few books in English.
Onun gözlemi şiddetli fakat o çok az diyor.
- His observation is sharp, but he says very little.
Şu anda yapabileceğimiz çok az şey var.
- There's very little we can do now.
Babamın arabası çok güzeldir.
- My father's car is very nice.
Çok güzel görünümlü bir el yazısı var.
- She has very nice-looking handwriting.
Ben sadece aynısını John'a söylüyordum.
- I was just saying the very same thing to John.
Aynı hatayı tekrar yaptın.
- You have made the very same mistake again.
Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
- All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
İyimserlik yalnızca bir bilgi eksikliğidir.
- Optimism is merely a lack of information.
Tehlikenin gayet farkındayım.
- I'm very much aware of the danger.
Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
- All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
İyimserlik yalnızca bir bilgi eksikliğidir.
- Optimism is merely a lack of information.
Bir yılanı sadece düşünmek beni titretiyor.
- The mere thought of a snake makes me shiver.
Onu bulmam sadece bir şanstı.
- It was a mere chance that I found it.
Bu çok, çok güzel kokuyor.
- This smells very, very good.
Akşam yemeği çok güzeldi.
- The dinner was very good.
Birinin patronun fincanını kullandığını ve kim olduğunu çok iyi bildiğimizi düşünüyoruz.
- We think someone, and we know very well who, used the boss's cup.
Benim için sürpriz oldu, o çok iyi İngilizce konuştu.
- To my surprise, she spoke English very well.
O çok iyi bir öğretmendir.
- She's a very good teacher.
Ekmeğin üzerindeki tereyağı çok iyi.
- The butter on the bread is very good.
Çok kibar bir karın ve çok iyi arkadaşların var.
- You have a very kind wife and very good friends.
Sert gözüküyor, ama aslında çok kibardır.
- He looks stern, but actually he's very kind.
Geçen gece beni akşam yemeğine götürdüğün için çok çok teşekkürler.
- Thanks very much for having me to dinner the other night.
Onu bulmam sadece bir şanstı.
- It was a mere chance that I found it.
Sadece çay nasıl alınır?
- How to merely get tea?
Bizler tanrılar değiliz, ancak katıksız insanlarız.
- We're not gods, but mere men.
Burası tam uzun süredir ziyaret etmek istediğim yer.
- This is the very place that I have long wanted to visit.
Tam sonuna kadar vazgeçme.
- Never give up till the very end.
Tom büyük ihtimalle gelmeyecek.
- Tom isn't very likely to come.
O, büyük ihtimalle geç kalacak.
- He's very likely to be late.
Taro büyük olasılıkla üniversite giriş sınavını geçecek.
- Taro is very likely to pass the university entrance examination.
O, büyük olasılıkla seçilecek.
- It's very likely that he'll be chosen.
Onlar çok küçük giysi giyiyorlar.
- They wear very little clothing.
Hediyen için çok teşekkürler.
- Thank you very much for your present.
Klavsenin sesini çok severim.
- I like the sound of harpsichord very much.
You’re very tall.
That's the very tool that I need.
The very thought of defining this word is off-putting.
The very blood and bone of our grammar.
He tried his very best.
Tom is a mighty important figure in our town.
- Tom is a very important person in our town.
I was awfully confused by his question.
- I was very confused by his questions.
Flares exploded, Very lights went up, even tracer, and as Jim raced the Fiat down the track he had the impression of leaving a military tattoo at its climax.
It might very well rain this afternoon.
B: Very well. Let's go tomorrow then.
He knew very well how difficult it would be.
That was a bally foolish thing to do, old chap!.
What's so damned important about a football game?.
I had a positively wonderful time.
You are truly silly.
Aunt Bessy's Easter ham is always lip-smacking good.
You rang me last night but it was bear late and I didn't answer.
That's a gert big sandwich.
I'm way tired.
We do not have all that much time to finish.
Aunt Bessy's Easter ham is always lip-smackingly good.
After a day in the hot sun, he needed a shower in the worst way.
His concert was great.
- His concert was very good.
The statistical data presented in her paper is of great use for us in estimating the frequency of the movement.
- Onun raporunda sunulan istatistiki veriler hareketin sıklığını tahmin etmede bizim için çok faydalı.
The university disciplined Mark Zuckerberg for hacking its database.
- Üniversite, Mark Zuckerberg'ı veritabanını hacklediği için disipline verdi.
The statistical data presented in her paper is of great use for us in estimating the frequency of the movement.
- Onun raporunda sunulan istatistiki veriler hareketin sıklığını tahmin etmede bizim için çok faydalı.
Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.
- Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.
Allen was given a problem that was impossible to solve.
- Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti.
... I'm very happy for you guys. ...
... I was very impressed with the earlier presentation about how ...