Paniğe yol açmak istemiyoruz.
- We don't want to cause a panic.
Paniğe yol açmak istemiyorum.
- I don't want to cause a panic.
Kaza çok fazla ölüme neden oldu.
- The accident has caused many deaths.
İnsan ölümlerinin çoğuna, sigara dumanı neden olmuştur.
- A lot of human deaths are caused by smoking cigarettes.
Buna rağmen, bizim hâlâ ağrıların beyin işlemleri tarafından tam olarak nasıl neden olduğu hakkında bilimsel bir açıklamaya ihtiyacımız var.
- All the same, we still need a scientific account of how exactly pains are caused by brain processes.
Onun işini kaybetmesine neyin sebep olduğunu düşünüyorsun?
- What do you think caused him to lose his job?
Burada iyi bir amaç için buradayız.
- We're here for a good cause.
Fırtına hiçbir hasara neden olmadı.
- The storm didn't cause any damage.
Tom bize daha fazla soruna neden olmak istemedi.
- Tom didn't want to cause us any more trouble.
O okulda iyi davranıyor ama evde sorunlara neden oluyor.
- He behaves well in school but at home he causes problems.
Soruna sebep olan sorunun kurbanı olacaktır.
- Whoever causes trouble will be the victim of the trouble.
O, davaya hiçbir katkıda bulunmadı.
- He contributed nothing to the cause.
Yakında hareket artmıyordu. Birçok kişinin cesareti kırıldı ve davadan ayrıldı.
- Soon the movement was no longer growing. Many people became discouraged and left the cause.
Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz.
- When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.
Tiny particles in the air can cause cancer.
- Kleine Partikel in der Luft können Krebs verursachen.
Dirty drinking water can cause sickness.
- Verunreinigtes Trinkwasser kann Krankheiten verursachen.