vergeblich

listen to the pronunciation of vergeblich
ألمانية - التركية
الإنجليزية - التركية

تعريف vergeblich في الإنجليزية التركية القاموس.

futile
{s} beyhude

Şimdiye kadar çabalarım beyhudeydi. - My efforts have been futile thus far.

Üniversiteye gitmek beyhude değildir. - It isn't futile to go to university.

vain
{s} kendini beğenmiş

Kendini diğerleriyle karşılaştırırsan, kendini beğenmiş ya da umudu kırık olabilirsin; her zaman için kendinden daha büyük ya da daha küçük insanlar olacaktır. - If you compare yourself with others, you may become vain or bitter; for always there will be greater and lesser persons than yourself.

futile
faydasız

Çikolata söz konusu olduğunda direnç faydasızdır. - When it comes to chocolate, resistance is futile.

vain
{s} boş

Ağlamamak için boş yere çabaladı. - She tried in vain not to cry.

John sorunu çözmek için boşuna uğraştı. - John tried in vain to solve the problem.

futile
boşuna
futile
sifos
futile
akim
futile
boş
vain
{s} gururlu
futile
Boş, nafile, beyhude, abes
to no avail
boşuna

O boşuna çite tırmanmaya kalkıştı. - He attempted to climb the fence to no avail.

Tekrar denedim ama boşuna. - I tried again, but to no avail.

futile
(sıfat) boş, nafile, beyhude
futile
{s} boş, nafile, abes
to no avail
boş yere
to no avail
sonuçsuz