ve

listen to the pronunciation of ve
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Gr: "Dahi, de, hem, ile, berâber" mânâlarına bağlama edâtı
Türk alfabesinin yirmi yedinci harfinin adı, okunuşu. İki kelime veya iki cümle arasına girerek aralarında bir bağ olduğunu anlatır: "Galiba bir vehme kapılıyorum ve galiba bir hastalık beynimi kemiriyor."- A. Gündüz
İki kelime veya iki cümle arasına girerek aralarında bir bağ olduğunu anlatır
Türk alfabesinin yirmi yedinci harfinin adı, okunuşu
الكردية - التركية

تعريف ve في الكردية التركية القاموس.

bunu
bu
buna
السويدية - التركية
vah vah
vah
الأسبانية - التركية
görür
görse
البرتغالية - التركية
araç
görür
görse
الإنجليزية - الإنجليزية
victory in Europe; used especially in the term VE Day
Vietnam Era
Vector Equilibrium
Visual Emissions
Value engineering
Very early in the season
Venezuela (in Internet addresses)
Visual Emissions Source: US EPA
Bosch Distributor type injection pump used on 89-93 Ram diesel engines
Negative
Brother of Odin and Vili He was one of the three deities who took part in the creation of the world (Scandinavian mythology )
The two-character ISO 3166 country code for VENEZUELA
Ventilation Exchange (VE) is the exchange of gases, primarily oxygen and carbon dioxide, during the passage of air into and out of the respiratory passages
verb (ergative/objective)
Also known as Lothur, one of Odin's brothers
vaginal examination
Victory in Europe
Vented Electric; the implanted pump contains an electric motor but is vented to outside air through the driveline
In Norse mythology, one of two brothers of Odin
التركية - الإنجليزية
and
so
plus
and of
to and
and on
fear
slant
junior high school
(Anatomi) et
ve diğerleri
et al
ve benzeri
etc
ve de
and so
ve de
plus
ve de
likewise
ve benzeri
et cetera
ve bu yüzden
and thus
ve bu yüzden
and

Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head. - Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.

He's really cute, and so I like working with him. - O gerçekten şirin ve bu yüzden onunla çalışmayı seviyorum

ve benzeri
and the like
ve bunun gibi
and such
ve benzeri
and so on

We have many things in common: hobbies, educational background, and so on. - Bizim ortak çok şeyimiz var: hobiler, öğretim durumu, ve benzeri.

The vessel was loaded with coal, lumber, and so on. - Gemi kömür, kereste, ve benzeri şeylerle yüklüydü.

ve benzeri
and such
ve benzeri
and so forth

He asked me my age, my name, my address, and so forth. - O bana yaşımı, adımı, adresimi ve benzeri şeyleri sordu.

The costumes were red, pink, blue, and so forth. - Kostümler kırmızı, pembe, mavi ve benzeriydi.

ve bunun gibi
etceteras
ve diğerleri
and so forth
ve diğerleri
and so on
ve
المفضلات